Ağustos 1920 Konya…
“Konya’nın durumunu memnuniyet verici buldum. Halk aydınlatılmış, kötü niyetli kişilerin sözlerine aldananlar, şimdi hatalarını anlamış, doğru yola gelmişlerdir.”
( Mustafa Kemal Atatürk’ün Ağustos 1920’de Konya temaslarından sonra TBMM 2. Başkanı ve Adliye bakanı Celaleddin Arif beye gönderdiği telgraf)
Ocak 2025 Konya…
Atatürk’ün umutla baktığı Konya’da, radikal cihatçı bir grup toplanıp ‘’ Anadolu halkının başında 100 yıldır demir yumrukla bekleyen Kemalist rejim ve onun artıkları, bize şeriat hayali kuramayacağımızı söylüyor.’’ Açıklaması yaptı. Türkiye’de. Laik Türkiye’de. Başta Atatürk, silah arkadaşları ve bir halkın, toplumun muasır medeniyetler seviyesine çıkması için bin bir bedel ödediği kadim Cumhuriyette…
Tarihte başka bir örneği var mıdır bilmiyorum kurucusuna ve kurucu değerlerine böyle düşman olsun. Ebediyete intikalinin ardından 86 yıl geçmiş bir lider düşünün ki, 86 yıldır tek kelime etmeden, açıklama yapamadan kendisine saldırılsın. İşte Atatürk’ü anlamak tam burada başlıyor. Ölümsüzlüğüne mevzu bahis konu ; Fikirleri ve ilelebet var olacak CUMHURİYET! Bir lider düşünün ki, ya İstiklal ya ölüm deyip, bir toplumun istiklali uğruna yedi düvele meydan okusun, halkıyla galip gelsin ve bugün çıkıp bazı ne idüğü belirsizler sana meydan okuyoruz desin! Bir lider düşünün ki, devrimleriyle o bitkin Türkiye’ yi alsın ve medeniyete taşımaya gayret göstersin. Kadınlar eşit ve toplumun her yerinde olacak, seçecek seçilecek, memleket ki din ve devlet işlerinin birlikte yürümesinden çok çekmiştir, Laiklik ile dini istismar ettirmeyeceğiz vizyonu ortaya koysun. Sonra birileri çıkıp desin ki, Ortadoğu gibi bir yerde adeta bir çiçek gibi açan ‘’Laik’’ Türkiye’ye şeriat getireceğiz… Hayal dünyasında yaşamak sizi gerçeklikten izole eder efendiler. Yana yakıla şeriat istediğiniz ‘’ Laik’’ Türkiye’de, her yıl milyonların akın ettiği ebedi istirahatgaha, Anıtkabir’e bakarak, o mesnetsiz söylemlerinize rağmen Atatürk’ün ölümsüzlüğünü tekrar tekrar idrak edebilir ve hayallerinizin ebediyen hayal olarak kalacağını kendinize itiraf edebilirsiniz. Nitekim Atasına koşan o milyonlar için karşılık yoktur. Anıtkabir’e gelmediği için işinden atılmakla tehdit edilip gönülsüzce getirilen yığınları göremezsiniz. Atasına koşulsuz gelenlerin motivasyonu ekstra bir ödeme de değildir, Anıtkabir’de kumanyada dağıtılmaz!. Gönül işidir.
Kıssadan hisse efendiler, Mustafa Kemal’in çocukları mücadele için yaşar. Ve kulağınıza küpe olsun ki bizlerde Kuvva bire kadar kırılmadıkça umut kesilmez!
***
Atatürk’ün büyük önem verdiği ve özveri harcadığı konulardan biriside şüphesiz, taşı atsanız tohum olup filizlenen bereketli topraklarımızda, ‘’ Tarımdı’’…
Yerli ve Milli Tarım…
Bir zamanlar arpa satıp borç öderken, domates biber satıp Ereğli’de Demir Çelik tesisleri yapmakla övünürken,
Bugünün Türkiye’sinde,
ABD, Mısır ve Kırgızistan’dan pamuk, Rusya, Ukrayna ve Moldova’dan mısır, Brezilya, Hollanda, Zimbabve ve ABD’den tütün, Tayland, Myanmar ve Çin’den pirinç, Uruguay, Arjantin ve Brezilya’dan büyükbaş hayvan, Kazakistan, Kanada ve Avustralya’dan kırmızı mercimek, Suriye ve Belçika’dan zeytin, Hollanda ve İngiltere’den patates, Guatemala, İspanya ve Belarus’tan domates, Brezilya, Çin ve Gana’dan ham tohum küspe, soya, yine Rusya, Ukrayna ve Moldovya’dan buğday
ithal eden hale geleli… .Çiftçi aracılardan yılmış yıkılmış, mahsulünü telef ededursun, ‘’ bazı’’ pek kıymetli o muhteşem istihdam sahiplerinin vergi borçları tek kalemle silinirken, Anadolu çifçisi traktörüne kadar haczedilsin, bizde kendi ülkemizde ki tarım sorununu çözmüş, yeterliliği sağlamış gibi kıymetli bakanımızın söylediği üzere , Suriye tarımını geliştirmek için her türlü adımı atmaya hazır olalım! On dört yıllık savaş içerisinde bize zeytin satan Suriye’den…
***
Suriye’yi kalkındırma işine girişmişken bazı sembolik önemli detayları da atlamamak gerekir. Nitekim biz kendi içsel dertlerimizden ötürü unutkanlık göstersek de bazı idarecilerimiz süper kahraman gibi yetişiveriyor. Suriye, Emevi cami… Bu camide Cuma namazı kılmanın öneminden atfetmeyeceğim. Tarih sayfalarında az geri giderseniz tanık oalcaksınız Malumunuz idarecilerimizin hayranlığı takdire şayan. Gaziantep Büyükşehir Belediye başkanı sayın Fatma Şahin’de bu hayranlığın heyecanıyla ortak bir kurul toplayıp Emevi caminin halı, avize ve mermerlerinin kendileri tarafından yenileneceğini açıklamış. Sayın Şahin keşke aynı kurulda bulunan Diyanet işleri başkanlığı temsilcisine sorabilseydi. ‘’ Bizim Diyanet malumunuz her yere yetişiyor ama, sanırım kendi camilerimizde hala bir sıkıntı var. Malum bu dev bütçeyle her Cuma günü ‘’ camimize yardım’’ sesleri ortalama bütün camiiler de yankılanıyor.’’ Diye…
***
Yerli ve milli tarımdan, yerli ve milli yardımsever idarecilerimize derken, geldik mi ultra ultra yerli ve milli ‘’ Milletvekillerimize’’…
Bakın bu vekilimizin yerli ve milliliğini sakın hafife almayın. Nitekim yıllardır beka, vatan millet, Sakarya diyerek rüştünü ispat eden bir hareketin temsilcisi kendisi. Eyvallah. Ancak bir şeyler ters gitti sayın vekilimiz Taytak için ve kaderin cilvesi ya Abdullah Öcalan için heyecanla ‘’beyefendi’’ deyiverdi. Dili sürçmüş, olur böyle şeyler. Zaten Apo’da teröristlikten barış güvercini bir ‘’ beyefendi’’ olacağını hayal bile edemezdi!
***
Bir diğer vekilimizde Manisa’dan. Kendisi aynı zamanda CHP genel başkanlığı da yapmakta. Bilhassa son günlerde şehir şehir çıkarttığı ‘’ Kırmızı’’ kartlar ile iktidarı oldukça ürkütmekte. Kıymetli Manisa milletvekilimize bir eleştiri değil öneride bulunacağım. Hep birlikte Şahit olduk ki, mevcut cumhurbaşkanı Diyarbakır’da İbrahim Tatlıses ile sahnede muhabbet ederken bir kez daha aday olurum dedi. Kıymetli vekilimize bu konuda anayasayı hatırlatıcı bir muhalefet yapmasını öneriyorum. Kırmızı kartın üzerine yazarsa görünmeyebilir ama, etki tesiri istiyorsa sarı bir kartın üzerine ‘’Aday olamazsın’’ yazıp çıkartırsa kendi yöntemiyle, çok önemli ve çok etkili olacaktır.
***
Vekillerden sıyrılıp protokolün en üstüne gelecek olursak yani sayın Cumhur Reisine… Kendilerinin yakın bir zamanda beğenip evlenmiyorlar diye dert yakındığı gençlere bir sürprizİ varmış.
‘’ Kırmızı kart’’ sürprizinden sonra hiçbir sürpriz bizi heyecanlandırmıyor ama , şayet evlenirlerse, 150 bin Türk lirası değerinde faizsiz kredi alabileceklermiş. Bu parayla beyaz eşyamı, mobilyamı, takı mı alırsınız yoksa, düğün salonu mu tutarsınız bilemiyorum. Ha sadece evde tutabilirsiniz. Nitekim depozito ve birkaç aylık kira derken ucu ucuna karşılayabilirsiniz. Artık tercih sizin. Bozdurup, bozdurup harcayabilirsiniz müjdeler olsun!
***
Atanamayan öğretmenler, mobbing gören polisler, mühendisler derken şimdide genç yargı mensuplarının intihar haberleri sarıyor gündemi. Vasfı ve konumu ne olursa olsun kendi canına kıymayı göze alacak kadar çaresizliğe itilmiş hayatlar. İsimleri tek bir kağıt parçasına sığdırabilirsiniz peki yaşanmışlıkları… Daha doğrusu yaşanamayacakları ? Yıllarını umutla eğitime bağlamış gençlerin, liyakatsizlikle diplomalı işsizler ordusuna dönüşmelerini ve artık umutlarıyla birlikte hayatlarını da yitirmelerini nereye sığdıracağız? 5 dakika bile sürmeyecek ana haber bültenlerinin ayırdığı zaman dilimi yüreğimizi cız ettirdikten sonra, üzerine düşmek yerine unutmayı tercih edişlerimizi nasıl izah edeceğiz? Yada bu düzen, basiretsiz ortam kaç gencimizi daha alacak hayattan…
Muamma…
Umutlarımız tükenmese de, umutlarımızın kaynağı ölüyor!
Gencimiz ölüyor!
Kadınımız ölüyor!
Çocuğumuz ölüyor!
Melih Demirel Kimdir?
“1994 Ankara doğumlu. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Maliye bölümü mezunu. Evli, bir kız çocuğu babası. “
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR: