Meral Akşener İstanbul’da aday tanıtımında konuştu. Hedefinde kefil olduğu İmamoğlu vardı

Meral Akşener İstanbul’da aday tanıtımında konuştu. Hedefinde kefil olduğu İmamoğlu vardı
Yayınlama: 18.02.2024 18:57
A+
A-

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İstanbul Büyükşehir ve İlçe Belediye Başkan Adaylarımızın yer aldığı Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen aday tanıtım ve proje lansman programında konuştu.

“Bu şehri artık, amacı sadece İstanbullu’nun derdine derman olmak olanların yönetmesi gerekiyor” diyen Akşener, “Mesela; eli, Genel Merkezlerinde; gözü, başka mevkilerde; boş zamanlarında da İstanbul’da olanlar; bu şehri yönetemez!” dedi. Akşener, partimizin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Buğra Kavuncu için oy istedi.
Meral Akşener’in konuşmasının tamamı şöyle:

“Hanımefendiler, beyefendiler, sevgili gençler;Bu kutlu günde, burada, İstanbul’da, bizlerle olan;

Türkiye’nin, iyi ve cesur evlatları;

değerli dava arkadaşlarım;

Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz!

Adalar’a, Arnavutköy’e, Ataşehir’e;

Avcılar’a, Bağcılar’a, Bakırköy’e;

Bahçelievler’e, Başakşehir’e, Bayrampaşa’ya;

selam olsun!

Beşiktaş’a, Beykoz’a, Beylikdüzü’ne;

Beyoğlu’na, Büyükçekmece’ye, Çatalca’ya;

Çekmeköy’e, Esenler’e, Esenyurt’a;

selam olsun!

Eyüpsultan’a, Fatih’e, Gaziosmanpaşa’ya;

Güngören’e, Kadıköy’e, Kağıthane’ye;

Kartal’a, Küçükçekmece’ye, Maltepe’ye;

selam olsun!

Pendiğe, Sancaktepe’ye, Sarıyer’e;

Silivri’ye, Sultanbeyli’ye, Sultangazi’ye;

Şile’ye, Şişli’ye, Tuzla’ya;

Ümraniye’ye, Üsküdar’a, Zeytinburnu’na;

selam olsun!

Aziz İstanbul’a, selam olsun!

Aramızda olan, olamayan, tüm İstanbullulara, selam olsun!

Ekranları başından, internetten, sosyal medyadan;

bizleri takip eden, aziz milletimize, selam olsun!

Yiğit kardeşlerim, cesur dava arkadaşlarım;

Türk siyaseti, maalesef;

Siyaset simsarlarının, her şartta kazandığı;

Milletimizin ise, sürekli olarak, istismar edilip, çırak çıkartıldığı;

bir kayıkçı düzenine, sıkıştırılmış durumda…

Geldiğimiz noktada, bugün;

Türk siyasetinde;

Millet konuşulmuyor.

Milletin derdi konuşulmuyor.

Milletin geleceği konuşulmuyor.

Varsa yoksa;

Makam sahiplerinin;

kaybetme telaşları konuşuluyor.

O makamlardan, nemalananların;

karın ağrıları konuşuluyor.

Kendilerinin, varlığı veya yokluğu üzerinden;

Türk milletine, gömlek biçmeye çalışanların;

ucuz yalanları konuşuluyor.

Tarihimiz, değerlerimiz ve maneviyatımız;

bu ucuz yalanların gölgesinde;

her geçen gün, daha da örselenirken;

Dedikodular, iftiralar, sözde kulis fısıltıları,

havalarda uçuşurken;

Milletin helal oylarını, matematik hesabına indirgeyenler;

akıllarınca, millet iradesine, istikamet çiziyor…

Milletin egemenliğinin, savunucusu olması gereken, siyasi partiler;

millete rağmen, millete egemen olabilmenin, peşinde koşuyor…

Ve;

Adına, ittifak sistemi denen;

Bu “milletsiz”, siyaset düzleminde;

kazanan kim olursa olsun;

kaybeden her zaman, milletimiz oluyor.

İşte biz, İYİ Parti olarak;

farklı gözüken, ama birbirinin aynadaki sureti olan;

bu iki kutuplu, sözde siyaset anlayışını, reddettiğimiz için;

kutlu bir yola çıktık.

Millete tepeden bakan;

Seçmeni, çantada keklik gören;

Millet iradesini de, kendisine mahkûm bilen;

bu buyurgan siyasete, son vermek için;

şanlı bir yola çıktık!

Kayıkçı kavgalarına, ayna tutarak;

Kuyruk siyasetini, reddederek;

Teslimiyetçiliğe, meydan okuyarak;

hür ve müstakil, yepyeni bir yola çıktık!

Çünkü bizim siyaset anlayışımızda;

Seçim demek, koltuk demek değildir.

İktidar demek, şahsi ikbal demek değildir.

Kazanmak demek de;

kirli pazarlıkların, “al gülüm, ver gülümlerin”, peşinde koşmak değildir.

Bizim için siyaset;

Milletine, memleketine, faydalı iş yapabilmektir.

Milletinin derdini, dert edinmek;

mutluluğuyla, mutlu olabilmektir.

Milletin gösterdiği istikamete yürümek;

Milletin teveccühüne, mazhar olmak için;

durmadan çalışmaktır.

Milletin sesini duymak, duyurmak;

gerektiği yerde de, en gür sesle, haykırmaktır!

Siyasi rekabetin merkezine;

Kişileri değil, vizyonları koymaktır!

Değerlerimizi çarpıştırmak değil;

millet için, çözümleri konuşmaktır!

Hamasi nutukları değil;

projeleri yarıştırmaktır!

Rahmetli Abdürrahim Karakoç’un da söylediği gibi;

“Diyorlar ki;

Zülfü yâre dokunma.

Dokunmazsam, vicdanıma dokunur.

Bir yerde yanlış gördüğüm zaman;

Sessiz kalmak, irfanıma dokunur!”

İşte biz, İYİ Parti olarak;

Anadolu’nun, irfanını dinleyenleriz!

Milletimizin ferasetine güvenenleriz!

Vicdanımızdan başka hiçbir şeyi;

kendimize, pusula etmeyenleriz!

Değerli dava arkadaşlarım;

Faydasız ilimden, Hakk’a sığındığımız gibi;

faydasız siyasetten de, milletimize sığınırız.

Bu yüzden;

Gördüğümüz doğruyu da, yanlışı da;

gür sesle söylemeyi, milletimize karşı, bir borç biliriz.

Bugün geldiğimiz noktada, ne yazık ki;

iktidarın da, ana muhalefetin de, yegane amacı;

koltuklarını korumaktan ibaret!

Yegane vizyonu;

İktidar alanlarını, sürdürmekten ibaret!

Yöntemleri de;

Yalanla, dayatmayla, sansürle;

milletimizi, kendilerine mecbur bırakmaktan ibaret!

İki tarafın da, milletimize sunduğu, tek bir vaat var:

O da, diğer tarafın kazanmaması.

Yani;

bir tarafı, denklemden çektiğiniz anda;

iki tarafın da, milletimize sunacak, hiçbir şeyi kalmıyor.

İşte, o nedenle;

Bir şeyi, açıkça söylemek istiyorum:

Büyük Türk Milleti!

Bu kısır döngüye, mecbur değilsiniz!

Tarafların, birbirini var ettiği;

bu danışıklı dövüşe, mecbur değilsiniz!

Bu milletsiz siyasete, mecbur değilsiniz!

Bu vicdansız siyasete, mecbur değilsiniz!

Bu vasat siyasete, mecbur değilsiniz!

Ülkemiz için;

Güvenliği, özgürlüğe;

Kalkınmayı, adalete;

Vatan sevgisini de, demokrasiye;

tercih etmeye, mecbur değilsiniz!

Sesinizi duymayanlara;

Halinizi görmeyenlere;

Derdinizi umursamayanlara;

Sorumluluktan kaçanlara;

mecbur değilsiniz!

“Buyruklarıyla”, hükmettiğini sananlara;

Kendi çıkarlarını, “umut” diye satanlara;

Milletin istikbali için değil;

Kendi ikballeri için çalışanlara;

mecbur değilsiniz!

Verdiği sözü tutmayanlara;

Bol keseden, vaatler uyduranlara;

Sıkışınca, tehditlere, hakaretlere sarılanlara;

Kötüyle, daha kötü arasında, tercihe zorlayanlara;

mecbur değilsiniz!

Çünkü artık, en iyisini sunanlar var!

Çünkü artık, hür ve müstakil, İYİ Parti var!

Çünkü artık, Akif’in dizelerindeki gibi;

“Sâhipsiz olan memleketin, batması haktır;

Sen sâhip olursan, bu vatan batmayacaktır.

Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar…

Uğraş ki; telâfi edecek bunca zarar var.”

diye haykıran, bir İYİ Parti var!

Değerli İstanbullular;

İstanbul, kadim bir şehir.

İstanbul, tarihimizi, sırtında taşıyan bir şehir.

Ve İstanbul;

Peygamber Efendimizin müjdesine;

Fatih Sultan Mehmet Han’ımızın cesaretine;

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün iradesine;

şahit olan bir şehir.

Bu yüzden, İstanbul, bizim için;

kutsal emanet demektir.

İstanbul, bizim için;

Şanlı medeniyet demektir.

İstanbul, bizim için;

Türk tarihinin, serveti demektir.

İstanbul, bizim için;

Türk vatanının, ziyneti demektir.

İstanbul, bizim için;

Türk milletinin, gözünün bebeği demektir.

Ancak geldiğimiz noktada, ne yazık ki;

O aziz İstanbul, bugün;

dertlerin düğümlendiği bir şehir.

İstanbul, bugün;

deprem tehlikesiyle, yaşayan bir şehir.

İstanbul, bugün;

Sığınmacılarla, dolup taşan bir şehir.

İstanbul, bugün;

yoksullukla boğuşan bir şehir.

Ve ne yazık ki, İstanbul, bugün;

ranta boğulan bir şehir.

Şimdiye kadar, tüm Türkiye’de olduğu gibi;

İstanbul’umuzda da;

Problemler, kronikleşti…

Sorunlar, derinleşti…

İnsanlarımız, ötekileştirildi…

Elbette, bir şeyleri, değiştirmeye çalışanlar da oldu.

Elbette, sorunlara, çözüm arayanlar da oldu.

Elbette, İstanbul’a, hizmet etmeye çalışanlar da oldu.

O yüzden;

hakkı, hakka teslim etmemiz lazım.

Şimdiye kadar, İstanbul için;

Taş üstüne taş koyan, herkesten, Allah razı olsun.

İstanbullunun faydalandığı, her hizmet için;

emeği geçenlere, teşekkür ediyoruz.

Ancak görüyoruz ki;

Her ne kadar, çaba sarf edilse de;

hâlâ çözülemeyen, birçok sorun var!

hâlâ aşılamayan, birçok engel var!

hâlâ yetersiz kalan, birçok hizmet var!

Neden, biliyor musunuz?

Çünkü, siyasetin geldiği noktada;

İstanbul’a hep, paranın şehri olarak bakıldı.

İstanbul’a hep, şahsi hırs ve intikam aracı olarak bakıldı.

İstanbul’a hep, kariyer basamağı olarak bakıldı.

İşte bu yüzden;

Doğuyla batının;

iki medeniyetin;

iki kıtanın;

iki dünyanın birleştiği, nokta olan,

bu büyük şehri, artık;

İki ayağı da, yere sapasağlam basanların,

yönetmesi gerekiyor.

Bu şehri, artık;

Yalnızca çaba sarf edenlerin değil;

İstanbul yoluna, baş koyanların, yönetmesi gerekiyor.

Bu şehri, artık;

Aklı sadece, İstanbul’da olanların;

Kalbi sadece, İstanbul’la atanların, yönetmesi gerekiyor.

Bu şehri, artık;

İlgisi ve odağı sadece,

İstanbul’un sorunlarında olanların,

yönetmesi gerekiyor.

Bu şehri, artık;

Amacı sadece,

İstanbullu’nun derdine, derman olmak olanların;

yönetmesi gerekiyor.

Mesela;

Eli, Genel Merkezlerinde;

Gözü, başka mevkilerde;

Boş zamanlarında da, İstanbul’da olanlar;

bu şehri yönetemez!

Mesela;

Aklı, şahsi siyasi hesaplarında;

Sureti, İstanbullularda olanlar,

bu şehri yönetemez!

Mesela;

Sırtında;

İhmallerin, hataların, veballerin, yükünü taşıyanlar da;

Elinde;

Parti içi çıkarların, koltuk kavgalarının, taht oyunlarının, bayrağını tutanlar da;

bu şehri yönetemez!

Mesela;

Gölgesine sığındıklarının, emriyle hareket edenler de;

Kendi gölgesinden cesaret alıp, kibirle hareket edenler de;

bu şehri yönetemez!

Aziz İstanbullular;

Hal böyleyken;

Gelin artık;

İstanbul’u, şahsi saplantısı hâline getirenlerin neden olduğu,

bu vasatlık, bir son bulsun.

Gelin artık;

İstanbul’u, kendi kariyerleri için,

zıplama tahtası hâline getirenlerin, çıkardığı gürültü;

İstanbullunun sesini, daha fazla bastırmasın.

Gelin artık;

“İstanbul’u kim kazanır?” sorusu;

İstanbul’un gerçek sorunlarına, gölge düşürmesin.

Asla unutmayın!

Makam, cahilleri alim ederken;

Çığırdan çıkartıp, zalim ederken;

İstanbullu, yoklukla talim ederken;

utanmadan sefa sürenlere, mecbur değilsiniz!

İstanbul’a, ihanet edenlere de;

İstanbul’u, ihmal edenlere de, mecbur değilsiniz!

Ez cümle;

Zoraki adaya da;

emanet adaya da;

mecbur değilsiniz!

Çünkü artık, karşınızda;

İstanbul’a layık bir aday var!

İstanbul’u, başının üzerinde taşıyacak bir aday var!

İstanbullunun, hakkını koruyacak;

Hak ettiği düzeni sağlayacak;

Ve İstanbul’dan başka, hiçbir hesabı olmayacak bir aday var!

Artık karşınızda;

Buğra Kavuncu var!

Aday olduğu, ilk günden beri;

“İstanbul’u nasıl kazanırım?” diye değil;

“İstanbul nasıl kazanır?”;

“İstanbullu nasıl kazanır?” diye düşünerek çalışıyor.

Birazdan da sizlere;

İstanbul için, neler yapacağını;

sorunlara, nasıl çare bulacağını;

en iyi hizmeti, nasıl sağlayacağını anlatacak.

Sadece sorunlarla değil;

İYİ Belediyecilik vizyonuyla, projeleriyle, çözümleriyle konuşacak.

Ben yürekten inanıyorum ki;

Hakkıyla rekabet, nasıl yapılırmış;

herkese gösterecek!

Hakkıyla hizmet, nasıl edilirmiş;

herkese gösterecek!

İnşallah, siz değerli İstanbulluların, teveccühüyle de;

Hakkıyla, İstanbul’un şehremini, nasıl olunurmuş;

herkese gösterecek!

İşte o nedenle;

Ben de bugün, burada, sizden;

Buğra kardeşime, oy istiyorum!

Artık oylarınız, daha fazla heba olmasın istiyorsanız;

Buğra kardeşime, oy istiyorum!

Artık alın teriniz, birilerinin ihtirasları uğruna, harcanmasın istiyorsanız;

Buğra kardeşime, oy istiyorum!

Artık geleceğiniz, kendisine kariyer kovalayanların peşinde;

meçhule sürüklenmesin istiyorsanız;

Buğra kardeşime oy istiyorum!

Biliyorum ki;

Türkiye’nin, İYİ ve cesur insanlarının,

Dik duruşu, netliği ve dürüstlüğü;

şimdiye kadar, birilerinin hep, sinirlerini bozdu.

Valla, kimse kusura bakmasın!

Tüm yalancıların, tüm dümencilerin, tüm namertlerin,

sinirlerini bozmaya, aynen devam edeceğiz!

Türkiye’yi, şahsının sananların da;

“Yüzde 60” yalanıyla, milletin umutlarını çalanların da;

Rahatlarını bozmaya, aynen devam edeceğiz!

Bugüne kadar, kendimize dair;

hiçbir hesabımız, hiçbir çıkarımız, hiçbir korkumuz olmadığı için;

hep harbi durduk;

hep hasbi çalıştık;

hep kalbi konuştuk.

Bundan sonra da, aynen devam edeceğiz!

Tarihimizi, özümüzde;

Atamızı, gönlümüzde;

Milletimizi, başımızın üstünde taşıyacak;

Türk siyasetindeki, kayıkçı kavgalarına;

birer birer, ayna tutacağız!

Milletimize dayatılan, tüm prangaları;

birer birer kıracağız!

Vicdanları kanatan, tüm yaralarımızı;

birer birer saracağız!

Milletimizi;

Ayıran değil, birleştiren;

Bölen değil, tamamlayan;

Kutuplaştıran değil, buluşturan olacağız!

Hakaretin yerine, saygıyı;

Öfkenin yerine, anlayışı;

“Ben bilirimciliğin” yerine, ortak aklı;

nefretin yerine de, sevgiyi büyüteceğiz!

İYİ Parti olarak;

31 Mart seçimleriyle birlikte;

Hakan diye gelip, harami çıkanların;

Haktan diye gelip, batıl çıkanların;

Kaplan diye gelip, kağıttan çıkanların, devrini bitireceğiz!

Sadece ve sadece, milletimizden aldığımız güç ve teveccühle;

2028’e uzanan, şanlı bir yolculuğun, ilk adımını atacağız!

Türkiye’nin, demokratik millî yükselişini;

yerelden başlatacağız!

Türkiye’nin iyi ve cesur evlatları!

Fatih Sultan Mehmet Han ne diyor?

“Onlar korkularından,

denizi zincirleyecek kadar akıllı ise;

biz de, gemileri karadan yürütebilecek kadar deliyiz.’”

İşte bu sözden aldığımız ilhamla,

Biz de bugün, buradan diyoruz ki;

Varsın onlar, korkularından;

aziz milletimizin, iradesini zincirleyip;

iki kutba mahkûm edebilecek kadar;

kendilerini, akıllı zannededursunlaar…

Biz de, milletimize dayatılan, tüm o zincirleri;

tek başımıza, özü başımıza,

birer birer kıracak kadar deliyiz!

Kimse merak etmesin;

Önce sandıkta, sonra sahada!

Önce yerelde, sonra genelde!

Önce İstanbul’da;

çok yakında tüm Türkiye’de!

Sağ olun, var olun, Allah’a emanet olun.

 

Atatürk ve Cumhuriyetten Yana Taraf Haber Merkezi