Neden Utanmıyorlar? – Tevfik Kızgınkaya Yazdı
Bir haftadır utanmak üzerine makaleler yazılıyor, haberler yapılıyor…
Ancak sözün sahiplerinden çıt yok.
İktidarın Meclis grup başkan vekilinin “Evet utanmıyoruz; yaptığımız işten gurur duyuyoruz. Neden utanalım?” sözlerine,
Ne AKP’nin genel başkanı ne bir milletvekili ne de herhangi bir üyesi itiraz etmedi.
Demek ki bu sözler bir kişinin değil, iktidarın ruh halinin göstergesi.
Bu ruh hali, güç zehirlenmesinin de ötesinde,
Yasalara, adalete, ahlaka, vicdana, kültürümüze aykırı olsa da,
“Devlet biziz, ne istersek yaparız, hesap da vermeyiz, özür de dilemeyiz” anlayışının ifadesi.
Bu anlayışın amacı da devletin yönetim şeklini değiştirerek saltanatlarını kurma niyeti.
*
RTE-AKP iktidar bu güce nasıl sahip oldu, anımsayalım.
Önce Cumhurbaşkanını Halk seçmeli dendi, referandumla (21.10.2007) Anayasa değiştirildi.
Halkın seçtiği Cumhurbaşkanı yüksek yargıyı, üst bürokrasiyi kendisi seçmeli, hesap da vermemeli dendi, referandumla (12.09.2010) Anayasa değiştirildi.
Halkın seçtiği Cumhurbaşkanı ülkeyi de yönetmeli, yetkileri genişletilmeli, bakanlarını kendi atamalı, bu sisteme de bize özgü “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” denmeli dendi, referandumla (16.04.2017) Anayasa değiştirildi.
Görüldüğü gibi RTE-AKP iktidarı bu gücü Halktan aldı,
Kurdukları bu tek adam sistemini de referandumlarla meşrulaştırdı.
Bu süreci ve bugünkü “barış” surecini de başlatanın RTE-AKP iktidarının ortağı olduğunu da unutmamak gerekiyor.
*
Bu sistemde iktidarlarını eleştiren ya da karşı çıkan gazeteci, bilim insanı, herhangi bir yurttaş ya da bir kuruluş…
İktidarlarına seçenek olabilecek olan bir siyaset insanı, milletvekili hatta genel başkan yargı eliyle tutuklanıyor, susturuluyor, iddianameler aylar sonra yazılıyor,
Uluslararası mahkemelerin kararları yok sayılıyor,
Mahkemede yargının vereceği kararı da yönetim belirliyor,
Yasalar tek kişinin kurullarında hazırlanıyor, mecliste onaylanıyor,
Halkın gelirinin ne olacağına, nasıl yaşayacağına bile tek kişi karar veriyor,
Ve bu tek adam sisteminin adı “demokrasi” oluyor!
Aslında bu sistemin adını ABD’nin bölge komiseri Tom Barrack söyledi;
“Hayırsever monarşi”
105 yıl önce bu topraklarda var olan saltanat yönetiminin yeni bir versiyonu.
İntikam alırcasına…
*
Türkiye Cumhuriyeti’nde tüm güce ve yetkiye sahip olan bir kişi,
Yönettiği ülkeye, kurduğu sisteme, hatta seçildiği makama bile ayar veren bu kişiye neden tepki göstermiyor?
Madalyonun öbür yüzünde diyor ki;
Dostum Trump’ın planına nasıl karşı çıkarım,
Ben onun planına o da benim iktidarıma destek…
Dış İşlerine bakan kişi ne dedi?
“Trump’ın yapmak istedikleri Türkiye’nin çıkarları ile uyumluluk teşkil ediyor.”
Demek ki;
Trump’ın istekleri yani ABD’nin planı,
Yokluğa ve açlığa mahkum ettiği Halkın ve Ülkenin çıkarlarıyla değil, iktidarlarının çıkarlarıyla ve amacıyla uyumlu,
Monarşi, yani saltanat.
*
Bu süreçte yanıtlanması gereken sorular var;
- Türkiye Cumhuriyeti, Demokratik Laik Cumhuriyet’le mi, monarşi denen saltanat ile mi yönetilecek?
- Bir ailenin fertleri tarafından mı, Halkın temsilcileri tarafından mı yönetilecek?
- Yönetim gücünü ailesinden ve yabancılardan mı alacak, Halktan mı alacak?
Aslında bu soruların yanıtını 102 yıl önce Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde,
İki, üç kuşak öncemiz, dedelerimiz, ninelerimiz verdiler.
Dediler ki;
- Bu topraklar bizim yurdumuz,
- Yurdumuzda çağdaş bir insan ve yurttaş olarak söz ve karar sahibi bizleriz,
- Demokratik Laik Cumhuriyet bizim çağdaş yaşam biçimimiz…
Bugün bizlere düşen de,
Yeniden Atatürk Cumhuriyeti’ne ve çağdaş yaşamımıza hep birlikte sahip çıkmaktır.