Asgari ücret açıklandı: 28.075 TL.
Bu rakam bir maaş olmaktan öte adeta, devlet eliyle emekçiye uzatılan bir sadakadır.
Ve asıl vahim olan rakamın kendisi gibi, bu rakamın bu kadar rahat açıklanabilmesidir.
İktidar bu tutarı belirlerken ne korktu, ne çekindi, ne de toplumdan bir tepki bekledi.
Teşhisimdir; çünkü cesaretini ekonomiden değil, muhalefetsizlikten aldı.
Karşısında diş gösteren bir ana muhalefet olsaydı,
Karşısında sokağı, kürsüyü, kamuoyunu vatandaşın gerçek meseleleri üzerine kilitleyen dipçik gibi bir baskı olsaydı, bu rakam telaffuz bile edilemezdi.
Ama yok.
Bugün Türkiye’de iktidar, tam anlamıyla tabiri caizse
“Köpeksiz köyde çomaksız gezmektedir.”
Ne kendisine baskı kurabilen bir nitelikte muhalefet var,
Ne diş gösteren, kamuoyu yaratan var,
Ne de “Buraya kadar” diyerek, ücretli için yeri göğü inletecek bir irade var.
Ana muhalefet olan biteni tribünden izlemektedir.
Her asgari ücret sonrası aynı şaşkınlık, aynı ezber, aynı etkisizlik…
Sanki bu ülkede açlık sınırı bir söylentiymiş gibi.
Sanki pazar filesi doluyormuş gibi.
Sanki milletin derdi Silivri’ymiş gibi…
İktidar çok iyi biliyor:
Bu ülkede hesap soran veyahut hesap sorma iradesini kendinde görebilecek bir muhalefet yok.
Bu yüzden rahat.
Bu yüzden pervasız.
Bu yüzden rakam açıklarken yüzü kızarmıyor…
Şimdi bir teklifim var.
Sadece bir tane milletvekili lazım.
Alın, verin eline 28.075 TL.
Tüm imkanları kenara koyarak sadece ama sadece bir ay,
Bırakın İstanbul’u, Ankara’yı…
Anadolu’nun herhangi bir küçük iline gönderin.
Sadece kendisi, bekar hayatı…
Ailesiz.
Çocuksuz.
Kirasını ödesin.
Markete gitsin.
Faturasını yatırsın.
Ay sonunu getirmeye çalışsın.
Bakalım kaçıncı gün soluksuz kalacak?
Var mı böyle bir babayiğit? Yok.
Çünkü bu akıl yaşayarak değil, yukarıdan seyrederek konuşuyor.
Asgari ücret artık emeğin karşılığı değil;
Sabrın ölçüsü, tahammülün testi haline gelmiştir.
“Buna da razı olmalısın” deniyor emekçiye.
“Biraz daha sık dişini.”
“Şükret.”
Ama unutulmasın:
Bu çark elbet böyle dönmeye devam eder diyorlarsa, artık dişlilerin yani emekçinin takati kalmamış aşınmıştır.
Ve bu dişlilerin deformasyon süreci, sadece iktidarın değil, ona alan açan muhalefetsizliğin de eseridir
Son söz:
Bu nasıl çark?
Buğday emekçinin,
Ezilen emekçi.
Un olan emekçi,
Aç kalan yine emekçi.
Kim bu doymak bilmeyen efendiler?
Ortada cenaze gibi duran en net soru budur.
Cevap?
Vicdana kalmış…