FETÖ Kumpaslarından Doğrudan İhraçlara
Zülal Kalkandelen, yazısında, AKP’nin iktidara geldiği ilk dönemde FETÖ ile iş birliği yaparak Ergenekon ve Balyoz kumpaslarıyla Atatürkçü kadroları tasfiye ettiğini hatırlattı. 2007’de Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasıyla cemaat yapılanmalarının önünün açıldığını belirten yazar, 12 Eylül 2010’daki anayasa referandumuyla yargının FETÖ’ye teslim edilmesiyle birlikte irticanın ilk kez Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’nden çıkarıldığını ifade etti. Bu süreçte, cemaat ve tarikatların “iç tehdit” tanımından çıkarılmasıyla devletin ve TSK’nin FETÖ’nün etkisine açık hale getirildiğini vurguladı.
Bu aşamaya kadar yapılan tasfiyelerin kumpas davalarıyla yürütüldüğünü belirten Kalkandelen, artık hiçbir hukuki gerekçeye ya da darbe girişimine ihtiyaç duymadan, doğrudan “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyenlerin ihraç edildiğini kaydetti.
Laik Cumhuriyete Açık Bir Müdahale
PKK lideri Abdullah Öcalan ile görüşmelerin sürdüğü bir dönemde, teğmenlerin Türkiye’nin kurucusu ve ebedi başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde olduklarını söylemelerinin disiplin suçu olarak görülmesini laik Cumhuriyete açık bir saldırı olarak değerlendiren yazar, bu kararın yalnızca Atatürkçü kimliği nedeniyle alındığını savundu.
Yazısında, kılıç yemini okutan teğmen Ebru Eroğlu’nun komutanına “Biz Atatürkçüyüz. Hiçbir cemaat ve tarikatla ilgimizin olmadığını herkes gördü” dediğini hatırlatan Kalkandelen, buna rağmen teğmenlerin ordudan atılmasını eleştirdi. Diğer yandan, sarıklı bir subayın tüm hakları verilerek emekli edilmesini hatırlatarak, hükümetin öncelikli sorununun ne olduğunun netleştiğini ifade etti.
Gözdağının Ardındaki Mesaj
Yazar, AKP’nin siyasal İslamcı anlayışını derinleştirdiğini ve emperyalist iş birlikçileriyle birlikte laik Cumhuriyetin kurumlarını sistematik olarak tasfiye ettiğini belirterek, bu sürecin yeni bir aşamaya geçtiğini vurguladı. Bu kapsamda, gözaltı ve tutuklama dalgalarının da benzer bir baskı politikası ile yürütüldüğünü dile getirdi.
Ergenekon ve Balyoz kumpasları döneminde olduğu gibi, bugün de Atatürkçü subaylar, antiemperyalist kesimler, yurtsever gazeteciler ve ilerici aydınlara gözdağı verildiğini kaydeden Kalkandelen, “Mustafa Kemal’in askeri olmayanlar kimin askeri?” sorusunu gündeme getirdi.
Son olarak, Türkiye’de ne yapılırsa yapılsın Kuvayı Milliye ruhunun boğulamayacağını belirten yazar, bu tasfiyelerin Cumhuriyet değerlerine sahip çıkan kesimler tarafından güçlü bir şekilde sorgulandığını ifade etti.
YAZININ TÜMÜNÜ OKUMAK İÇİN : CUMHURİYET
