Yüz yaşına ramak kala güzel Türkiye’mi genç, dinamik, iletişimi güçlü, iyi eğitim almış, yıpranmamış, halk tipi, ata ve/veya bisiklete binebilen, alış verişini kendi yapan, varsa kendi evinde, yoksa halkın içinde oturmayı tercih eden, çevreci, doğayı savunan, koruyan, hayvan haklarına duyarlı, ekip çalışmasına yatkın, ortak aklı öncelleyen, demokratik, laik, cumhuriyet değerlerine bağlı, Atatürkçü Düşünce Sistemini içselleştirmiş, halkla iç içe olabilen, samimi, güvenilir, yalan söylemeyen, paraya pula, mala mülke değer vermeyen, siyaseti zenginleşme aracı olarak görmeyecek, güzelliği, potları, kaprisleri, saflığı, kolay yönlendirilir ancak kurnazlığı ile örneğin eski başbakanlardan Tansu Çillere benzemeyen bir kadın yönetse,
Yüz yaşına ramak kala güzel Türkiye’mi yönetecek bu genç kadın eğitimin en önemli mesele olduğunu bilse, eğitimi yaz boz tahtası olmaktan kurtarsa, okullara ülkenin kaderini belirleyen mekanlar olarak baksa, öğretmenleri aydınlanmanın mimarı olarak değerlendirse, eğitimde mobingi önlese, öğrenciye yapılan zulme, baskıya son verse, dindar kindar nesil idealini kaldırıp atsa, yökü kaldırsa, üniversiteleri rektör seçimi dahil özerkleştirse, buraları yeniden bilim yuvası yapsa, okul ve kurum yöneticilerini liyakat esasına göre, okul çalışanın seçimini sağlayıp atamasını bu seçim sonucuna göre yapsa, ben yaptım oldu mantığına son verse,
Yüz yaşına ramak kala güzel Türkiye’mi yönetecek bu genç kadın yalan söylemese, devlete / devletin kurumlarına örneğin enflasyon rakamlarında, işsizlik sayılarında yapıldığı gibi yalan söyletmese,
Yüz yaşına ramak kala güzel Türkiye’mi yönetecek bu genç kadın yolsuzlukla mücadele etse, suçu ve suçluyu korumasa, ilkeli olsa, ekibiyle birlikte Atatürkçü Düşünce Sistemine uygun olarak belirlediği ilkelerini savsaklayan, çiğneyen, başına buyruk davranan siyasetçi veya bürokratları kapı önüne koymayı göze alsa,
Yüz yaşına ramak kala güzel Türkiye’mi yönetecek bu genç kadın evli ise eşinin, varsa ve küçük bile çocuklarının, olmadı eniştesi, kardeşi, bibisi, emmisi, teyzesi, dayısı, kuzeni, köylüsüne dernek, kulüp, vakıf kurdurmasa, bunların kendisinden önce kurdukları kurumlar varsa çok şeffaf olmalarını sağlasa, o kurumlara para, ev, arsa bağışı yapmasa, yurt içinde veya yurt dışında ayni ve nakdi mal varlığı edinmelerine müsade etmese, örtülü ödeneği kendi parasından daha fazla korusa, kollasa,
Yüz yaşına ramak kala güzel Türkiye’mi yönetecek bu genç kadın sade yaşasa, yargıya baskı yapmasa, cinsiyet ayrımcılığı başta olmak üzere hiç bir kimsenin inancıyla alay etmese, konserlerden korkmasa, festival filan yasaklamasa, iyi bir ekonomist olmasa bile çok iyi bir okur olsa, resim sergilerine filan gitse,
Yüz yaşına ramak kala güzel Türkiye’mi yönetecek bu genç kadın gülmeyi bilse, statükocu değil devrimci, şahin değil güvercin, tek sesli değil çoğulcu, çiftçi olmasa bile köylü dostu olsa, mevcudu har vurup harman gibi savurup yok pahasına elden çıkarma yerine rehabilite etse, yerli ve milli kurum ve kuruluşlara yenilerini ekleme becerisine sahip olsa,
Yüz yaşına ramak kala güzel Türkiye’mi yönetecek bu genç kadın eleştiriden kaçmasa, espiriden korkmasa, özeleştiriyi pısırıklık gibi görmese, koltuğa yapışıp kalmasa, ileri görüşlü olsa, teknoloji ile barışık yaşasa, ancak sosyal medya bağımlısı olmasa,
O zaman, yüz yaşına ramak kala güzel Türkiye’mi yönetecek bu genç kadın inandırıcı olur. Algılar olguların önüne geçemez. Güven oluşur. Enflasyon düşer. Hayat ucuzlar. İşsizlik ortadan kalkar. Zeytinlikler, dereler, dağlar, tepeler peşkeş çekilmez. Boş tarla kalmaz. Orman yangınları önlenir. Sel kolay kolay can alamaz. Yargı bağımsız karar verir. Atatürk’ün “Yurtta barış dünyada barış!” ilkesi yaşam bulur. Demokratik kitle örgütleri işlevselleşir. Gösteri ve mitingler anlam kazanır. Basın özgür ve nesnel olur.
O zaman yüz yaşına ramak kala güzel Türkiye’mde Atatürk’ün kadına verdiği değer anlam kazanır; ülke demokratik ortamda gelişir, kalkınır; aşk ve özgürlük egemen olur, en önemlisi “Devlet millete güvenir, millet devlete…”.
Neden olmasın ki!
Neden olmasın, neden?