DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, yarın duruşması başlayacak eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş cinayeti davasıyla ilgili AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Gelin partinize gönül verenlerin yüzünü yere düşürmeyin, Sinan Ateş davasına sahip çıkın” diye seslendi. Babacan, Cumhur İttifakı ortağı MHP’ye de, “Kürsülerden bağırarak millî iradeye parmak sallayanların mı, yoksa demokrasinin mi yanındasınız?” sorularını yöneltti.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin Kocaeli 2’nci Olağan İl Kongresi’ne katıldı. İzmit’te bir otelde gerçekleştirilen kongreye, Babacan’ın yanı sıra il yönetimi, ilçe başkanları ve partililer katıldı.
Mevcut Başkan Zeynep Sudan’ın aday olmadığı genel kurulda tek aday Yunus Katı oldu.
Babacan kongrede yaptığı konuşmada şu sözleri kullandı:
“Bir süredir siyasi partiler arasında ‘yumuşama’, ‘normalleşme’ cümleleri kuruluyor. Ülkeyi senelerdir gerenler, insanları kutuplaştıranlar, sanki bunlar hiç olmamış gibi, sanki onlar yapmamış gibi ‘normalleşme’, ‘yumuşama’ diyor. Sayın Cumhurbaşkanı bir de ‘Türkiye’nin buna ihtiyacı var; gereken adımları atacağız’ dedi. Sonrasında ne oldu? Yumuşama dedikleri, ülkenin cumhurbaşkanının, muhalefet partisi genel başkanıyla kahve içmesinden ibaret kaldı. Oturdular, konuştular, dağıldılar.
Normalleşme dedikleri, bu. Maalesef ülkemizdeki siyasetin hali bu. Bir tarafta iktidar partisi, öbür tarafta ana muhalefet partisi. Ana muhalefet partisinin de geçmişinde işine geldiği zaman bu ülkeyi nasıl gerdiğini gayet iyi hatırlıyoruz. Ülkemizi yöneten, hükümetin tepesindeki isim, muhalefet lideriyle selamlaşmayı, ‘yumuşama’ sayıyor. Muhalefet genel başkanıyla oturup memleket meselelerini konuşmasının adı da ‘normalleşme’ oluyor. Peki sonuç? Koca bir hiç. Sayın Erdoğan son grup konuşmasıyla 90 gün bile sürmeyen bu süreci de bitirmeye niyetli olduğunu açıkça ortaya koydu.”
ERDOĞAN’A ‘SİNAN ATEŞ’ ÇAĞRISI
Babacan, yarın duruşması başlayacak Sinan Ateş davasıyla ilgili de mesaj verdi.
DEVA lideri şöyle konuştu:
“Ankara’nın orta yerinde işlenen karanlık bir cinayetin, Sinan Ateş cinayetinin ilk duruşması yarın görülecek. İktidar için de adalet için de büyük bir sınav Sinan Ateş davası. Son dönemde çoğalan yargıdaki gruplaşmaların, krizlerin bir sınavı. Ekran başındaki vatandaşlarımıza, buradaki yol arkadaşlarıma, sizlere soruyorum: Sinan Ateş davasında, iktidarın istemediği, onaylamadığı bir karar çıkacağına inanan var mı? Var mı?… Yok. Arkadaşlar, bu davadan çıkacak sonuç herkesi ilgilendiriyor.
Ben şimdi, iktidarın ve küçük ortağının parti mensuplarına, milletvekillerine, bakanlara, kıymeti kendinden menkul danışmanlara seslenmek istiyorum: Yarın başlayacak davada, sadece Sinan Ateş cinayetinin zanlıları yargılanmayacak. Yarın başlayacak davada, henüz farkında olmasanız da, sizin vicdanınız, sizin insanlığınız da yargılanacak. Davaya dahil edilmeyen ifadeleri de biliyorsunuz; ismi çıkarılan kişileri de. Katillerin hangi yapılarla iltisaklı olduğunu da biliyorsunuz; kimlerin evinde yakalandıklarını da. Bu cinayetin kimler tarafından organize edildiğini de biliyorsunuz; emri kimlerin verdiğini de. Bir karar vermeniz gerekiyor: Sinan Ateş cinayetini işleyen karanlığın mı yanındasınız; yoksa hukukun mu yanındasınız? Kürsülerden bağırarak millî iradeye parmak sallayanların mı yanındasınız, yoksa demokrasinin mi yanındasınız?
Sayın Erdoğan size de sesleniyorum; faili meçhullerin, 90’ların karanlık cinayetlerinin mi yanındasınız; yoksa gözlerinize bakarak ‘babamın katillerini bulun’ diyen Sinan Ateş’in evlatlarının mı yanındasınız? Gelin, partinize gönül verenlerin yüzünü yere düşürmeyin. Gelin, demokrasiye, hukuka, adalete inanan bu ülkenin vatandaşlarının yüzünü yere düşürmeyin. Bu güzel ülkeyi, iktidarda bir gün daha fazla kalmak uğruna, çetelere teslim etmeyin. Sinan Ateş davasına sahip çıkın; Sinan Ateş’in katillerini, katillerini koruyanları, bilaistisna hukuk önüne çıkarın.”
‘TÜRKİYE’DE BİR AYDA KAZANDIĞI İÇİN GELİYORLAR’
Ekonomiyi de eleştiren Babacan, “Dünyadaki en yüksek ikinci faiz bizim, şu an Merkez Bankası’nın uyguladığı faiz. Sen enflasyonu kendi elinle patlat sonra da millete bedelini ödet. Bir de diyorlar ki; ‘Türkiye’ye döviz geliyor, döviz rezervi artıyor.’ Birincisi açıkladıkları rakam brüt, merkez bankasının borcunu söylemiyorlar. Net rakam bunun çok çok altında ve asıl net döviz pozisyonu halen eksi. Bunu söylemiyorlar. Peki bu brüt rakam neden artıyor? Siz kimi kandırdığınızı sanıyorsunuz? O gelen döviz, ayda yüzde 5 faizi buradan alıp dışarıya götürmek için geliyor. Elinde doları olan, dünyada bir yılda kazanamadığı faizi, Türkiye’de bir ayda kazandığı için geliyorlar. Kısa vadeli geliyor, faizi alıyor, çıkıyor. Bakıyor ki tatlı para, Türkiye’de bir ayda yüzde 5 alıyor. Daha çok getiriyor. 100 milyon dolar getiriyor, bir ay sonra 105 milyon dolar alıp götürüyor. Şu anda kısa vadeli faizin yüksekliğinden istifade etmek için döviz geliyor. Rezervin artan kısmının maliyeti bu millete her ay yüzde 5. Bilin ki bu ara ne kadar çok döviz geliyorsa bu memleket o kadar çok yurt dışına faiz ödüyor. Hesap çok açık, basit. Hiç bilmesek diyeceğiz ki ‘Demek ki ancak böyle oluyor” dedi.
Kaynak: Cumhuriyet.com.tr