Anayasaya Aykırı Seçim | Cihangir Dumanlı Yazdı
Anayasanın 101. Maddesi “Bir kimse en fazla iki defa cumhurbaşkanı seçilebilir” demektedir. Parlamenter sistem varken konulan bu hüküm 2017’de cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçerken yapılan anayasa değişikliğinde değiştirilmemiş, geçici bir düzenleme de yapılmamıştır. Bu nedenle geçerliliğini korumaktadır. En fazla İki defa seçilme kuralı hükümet sisteminden bağımsızdır. Kronometrenin sıfırlandığına dair anayasal bir kural yoktur. Bu sübjektif, hukuki değil siyasi bir yorumdur.
En fazla iki defa seçilme kuralının tek istisnası 116.maddedeki “Cumhurbaşkanının ikinci döneminde meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde cumhurbaşkanıbir defa daha aday olabilir” hükmüdür.
2014 ve 2018’de iki kez seçilmiş olan Cumhurbaşkanı seçimlerin yenilenmesine kendisi karar verdiği için anayasaya göre üçüncü dönem için aday olamaz.
Anayasa bu kadar açık iken, Cumhurbaşkanı kendisinin erkene aldığı bir seçimde yeniden aday olmuştur. Adaylık konusunda nihai ve kesin kararı tarafsızlığı şaibeli olan Yüksek Seçim Kurulu (YSK) verecektir. AKP yetkililerinin anayasaya aykırı açıklamaları yargıyı (YSK’yı) etkileme amacı gütmektedir.
İki adım ötesini düşünerek sorulması gereken soru şudur:
Anayasanın açık hükmüne rağmen cumhurbaşkanının adaylığı YSK tarafından onaylanır ve seçilirse ne olacaktır?
Demokratik hukuk devletinde yönetim meşruiyetini (genel kabulü) hukuktan alır. Cumhurbaşkanı mevcut anayasaya göre seçilmiş ve bu anayasaya bağlı kalacağına ant içerek göreve başlamıştır. Bu andına uygun davranmadığı takdirde meşruiyetini kaybeder. En azından tartışmalı hale gelir.
Anayasa yönetenlerle yönetilenler arasında bir toplum sözleşmesidir. Bir sözleşmede taraflardan biri sözleşmeye uymadığı takdirde diğer tarafın da sözleşmeye uyma yükümlülüğü ortadan kalkar. Bu hukukun temel kuraldır.
Anayasaya aykırı bir seçimle seçilebilecek cumhurbaşkanı sözleşmeye uymadığı için diğer tarafın ( halkın)yönetime saygı duyma, riayet etme yükümlülüğü ortadan kalkar. Binlerce yıllık demokrasi mücadelesinin sonunda oluşan “meşruiyetini kaybetmiş yönetime karşı direnme hakkı” doğar. Bu hak demokratik yöntemlerle kullanılmalıdır.
Böyle bir olasılıkta Türkiye yeni bir kaosun içine girer. Çok zaman ve kaynak kaybeder. Bir kişinin kişisel çıkarı uğruna ülke böyle bir kaosa sokulamaz.
Ulus adına karar verecek olan YSK’nın değerli yargıçlarının anayasaya uygun bir karar vermelerini beklemek tüm ulusun hakkıdır..
Siyasi ve toplumsal muhalefet bu konuda daha ilkeli ve kararlı demokratik bir tepki göstererek en muhtemel ve en tehlikeli senaryoyu önlemelidir.