Böylesine Etkisiz Muhalefet Derler | Şahin Mengü Yazdı

Türkiye’yi yasa boğan Kuzey Irak’da 16 canın yitirilmesinin birinci derecede sorumlusu AKP iktidarıdır, bundan zerre kadar kuşku yok.
Muhalefet sözcüleri AKP iktidarına karşı haklı eleştiriler yapıyorlar ve AKP iktidarına doğru sorular yöneltiyorlar.
Eleştirilerin haklı ve soruların doğru olduğu, gerçeklerin geniş kitleler tarafından anlaşılacağından korkan ve bunun altından kalkamayacağını gören partili Cumhurbaşkanı ve yürütmenin başı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın işgal ettiği mevkie yakışmayacak bir üslupla Ana muhalefet partisi Genel Başkanına saldırması bunun açık göstergesidir.
Türkiye siyasi gerginliği ilk defa yaşamıyor. Geçmişte de iktidarla, muhalefet arasında gerginlikler yaşandı, ama siyasi üslup hiçbir zaman bu kadar irtifa kaybetmedi.
Günümüzde bu üslubun yaratıcısı ve sorumlusu maalesef partili Cumhurbaşkanıdır.
İcranın başı olan partili Cumhurbaşkanı ülkenin hiçbir sorununu çözemediğinin farkına vardığı için rakiplerinin eleştirilerine çirkin bir üslupla cevap vermekte böylece muhalefeti susturacağını zannetmektedir.
Tabii bugün gelinen noktanın ve yaşanan olumsuzlukların yegane sorumlu iktidar değildir. O kadar vatan evladı 5-6 yıldır terör örgütünün elinde ve bundan Türk kamuoyunun haberi yoksa! Bunun sorumluluğu öncelikle muhalif siyasete ve medyaya ait. Medyanın durumu malum, ama siyaset medyanın zavallılığının arkasına sığınarak bir mazeret yaratamaz.
Cumhuriyet Halk Partililer yıllardır TBMM’de bu konuda 7 soru önergesi verdiklerini, ancak, iktidarın bu sorulara cevap vermeye lüzum görmediğini söyleyip duruyorlar. Böylece, CHP’nin görevini yaptığını söylemiş oluyorlar. Bu mantığa göre, örneğin, 7 değil de 17 soru önergesi vermiş olsalardı görev daha mı iyi yapılmış olacaktı?
İşte Cumhuriyet Halk Partisinin siyaset tarzının etkisiz olduğu eleştirisini yaptığımızda tam da bunu işaret ediyoruz. Soru önergeleri yoluyla AKP’de bir duyarlılık yaratılamadığı daha ikinci önergede anlaşılmalı ve konunun kamuoyun gündemine taşınarak iktidar üzerinde baskı oluşturulmasının etkili bir yolu bulunmalıydı. Bunun için gerekirse, “sivil itaatsizlik” yapılarak, iktidarın koyduğu haber yasakları veya gösteri yasakları bu yolla etkisiz hale getirilebilinirdi.
Bu sivil itaatsizlik iktidar tarafından suçlanamazdı da, zira şiddet içermemesi, vicdani değerleri esas alması, devletin değil insanın üstünlüğü düşüncesi egemen olduğu için vatan evlatlarının sağlıkları, yaşamları tartışma konusu yapılabilinir ve siyasi iktidar bu konuda baskı altına alınabilirdi.
O çocukların anneleri ile Genel Merkezde bir basın toplantısı yapılıp bu sosyal medya aracılığı ile kamuoyuna duyurulamazımıydı.
Özellikle günümüz teknolojisinde geniş kitlelerin artık günlük olayları yazılı ve görsel basın yerine internet üzerinden takip ettiği de düşünülürse, kaçırılan, sonradan da şehit edilen vatan evlatlarının durumuna bu yolla kamuoyunun dikkati çekilebilinirdi. Muhalefet bu konuyu iktidara bu yolla dikte ettirirdi.
Eli Kanlı terör örgütü üstündeki ABD etkinliği de göz önüne alınarak, o tarihteki ABD Başkanı Trump, Papazı istediği zaman Türk tarafı da rehinelerimizin serbest bıraktırılmasını kamuoyunun baskısını gerekçe gösterip Trump’tan isteyebilirdi.
Cumhuriyet Halk partisi artık etkili muhalefetin sadece konuşarak veya yalnızca TBMM çatısı altına sıkıştırarak yapılamayacağını anlamalı ve buna göre yeni yöntemler geliştirmelidir.
Bu yapılmadığı sürece muhalefet etkisiz muhalefet olarak kalmaya devam edecektir.