Gün geçmiyor ki cinayet haberi okumayalım, izlemeyelim.
Özellikle aile içi cinayet haberleri…
Sonra komşu cinayetleri…
Arkasından trafikte işlenen cinayetler…
Dahası sınır kavgası, miras paylaşımı, çocuk tartışması sonucu meydana gelen cinayetler…
Ve süpürgeye soğuk geçti…
Rutin!
Her gece üç, beş, on ayrı yerde üç, beş, on canın hayattan koparılışı.
Neden?
1. Birinci neden ekonomik!
İnsanlar ekonomik olarak büyük sıkıntı içinde. Bu sorun hem ruhsal çöküntüye sebep oluyor hem de ahlaki çöküntüye…
Hani ne diyordu atalarımız, “Yokluk mertliği bozar.’.
İşte ekonomik sıkıntı da bir çok canı hayattan çekip alıyor.
Borçlar, bunalım ve BAM BAM BAM…
Sonuçta baba eşini, çocuklarını hiç acımadan katledip kendi hayatına son veriyor. Ya da evlat babasını, annesini öldürürek kendi canına kıyıyor. Olmadı boşanma aşamasındaki eşine basıyor bıçağı. Ya ev sahibi kiracı cinayetlerine ne demeli…
Vahşet!
2. İkinci neden bireysel silahlanmanın olabildiğince yaygınlaşması.
Artık her önüne gelen silaha ulaşabiliyor. Hem de peynir ekmek gibi.
Kimi ruhsatlı, kimi kaçak…
Açın interneti önünüze kaç tane silah pazarlayan şahıs veya şirketin reklamı çıkıyor. Hem de devletin, güvenlik güçlerinin gözünün içine baka baka…
Kim, niçin alıyor bu silahları? Kim, nerede kullanıyor? Kim, nasıl kullanıyor?
O zaman haydi bir yolculuğa çıkalım.
Günümüzden otuz, kırk yıl önce de ülkemizde bir silahlanma gerçeği vardı. Özellikle kırsalda yaşayan her ailede bir tabanca ve/veya tüfek mutlaka bulunurdu. Genellikle kaçak olan bu silahlar öyle kolay kolay da kullanılmazdı.
Sonra o yıllarda ruhsatsız silah bulundurmanın cezası çok ağırdı. Kaçak silah yakalatana hem ağır para hem de ağır hapis cezası verilirdi. Hapis cezalarının affı yoktu, paraya çevrilemezdi. Silahı yakalatan gider kuzu kuzu yatardı.
Şimdi ha silah yakalatmışsın ha tuz, gaz, buz!
Sonuçta zaten tehlikeli olan silah cahilin cimrinin elinde çok daha tehlikeli hale geliyor.
Cinayet….
3. Üçüncü neden sosyal medya.
Sosyal medya dünyasının önemli platformları olan tik tok ve instagram adeta suç makinesini haline geldi.
Bu platformlarda öyle fotoğraflar, öyle videolar var ki insan izlerken bile korkuyor.
Gaddarca, acımasız, özendirici nitelik taşıyan bu yayınlar amacı olmayan bireyleri o kadar kolay etkiliyor, o kadar kolay etkiliyor ki insanın hafzalası almıyor.
Bu platformlarda yapılan tartışmalar, restleşmeler genellikle cinayetle sonuçlanıyor.
Bir başka sosyal medya gerçeği ise internet evlilikleri. Birbirini tanımayan, hatta yüzünü hiç görmediği bireylerin yaptığı evliliklerin sonunu hep birlikte görüyoruz.
Sosyal medya kıskançlığı ki, bir çok cinayetin birinci sebebi.
Vay efendim fotoğrafını beğenmiş, neden beğenmiş? Vay efendim videona yorum yapmış neden yapmış? Vay efendim yasak aşk, aldattın.
Ya vaatlerle kandırılanlar. Yıkılan yuvalar. Ya çocuklar, ya çocuklar…
Ya bu platformların tuzaklarla dolu sanal oyunları. Çocukları, gençleri esir eden silahlı, bıçaklı, cinayet içerikli yayınları.
Ve!
Cinayet; cinayetler, cinayetler…
4. Dördüncü neden çaresizlik.
Hani bilirsiniz umut biterse her şey biter.
İş yoksa en sağlıklı insan bile suç makinesine dönüşebilir.
Galiba günümüzde insanlar çok çaresiz.
5. Nedenlerin beşincisi özenti.
Hani ne diyor birinci ağız, uçuyoruz. ikincisine göre hala gelişmekteyiz. Ben de diyorum ki, geride kaldık hem de çok geride…
İşte bu tarihi gerçekliğin sonucu olarak özeniyoruz.
Neye?
Silaha…
Neye!
Nam yapmaya…
Nam yapmak içinse cinayete…
Offf ki, ne offf!
6. Kuşkusuz altıncı neden geç gelen adalet.
Şimdi bir dava düşünelim.
Ne olsun bu dava?
Miras…
Mahkemeye başvuru. Sonra iddianame. Arkasından sorgulama. Sonra bilirkişi incelemesi. Yetmez keşif. O da yetmez itiraz. İtiraza itiraz. Tekrar bilirkişi. Tekrar keşif. Tekrar itiraz. Tekrar itiraza itiraz. İlam. Ölen dedemin mirasçıları. Mirasçının ölen çocuğunun mirasçılarının tespiti. Amcalar, halalar, onların çocukları, çocukların çocukları.
Nihayet karar. İstinaf süreci. Yargıtay aşaması.
Sonuç on yıl.
Bu on yıl boyunca meydana gelen tartışmalar, dedikodular.
Ve kin, ve cinayet(ler)…
7. Yedinci neden kesinlikle madde bağımlılığı.
Günümüzde madde bağımlılığı ülkemizin en önemli sorunu.
Yaygın mı? Hem de nasıl…
Madde kullananlar sorun mu? Büyük sorun.
Madde kullananlar suç makinesi mi? Evet.
Madde kullanımı konusunda ülkemizde yeterli ortam var mı? Var.
Peki, nereden biliyorsun? Çünkü ülke uluslararası uyuşturucu şebekelerinin cirit attığı yer oldu da ondan.
Bütün bunları biz biliyoruz da devlet bilmiyor mu? Herhalde biliyordur.
Önlem!
İşte onu bilmiyorum, üstelik derin şüphe içindeyim.
Her neyse madde bağımlılığı cinayete zemin hazırlıyor mu, hazırlamıyor mu?
Sizce…
8. Şüphesiz ki, bir diğer neden eğitimsizlik.
Hem aile içi toplumsal eğitim, hem de zorunlu ve kesintisiz olarak on iki yıl uyguladığımız resmi yapı.
Eğitim deyince eğitimin en bilindik tanımı ne idi?
Bireyde istendik davranış değişikliğini gerçekleştirme süreci.
Başka bir söyleyişle bireyi hayata hazırlama.
Güzel de, bizim eğitim sistemimiz bireyde istendik davranış değişikliğini sağlıyor mu? Hayır.
Bireyi hayata hazırlıyor mu? Hayır.
Öyleyse ne yapıyor?
Toplumun başına bela bireyler yetiştiriyor.
Oysa örneğin ülkemizin bir önemli gerçeği olan alevi bektaşi inanç yapısına mensup olanlarda cinayet işleme oranı hemen hemen sıfıra yakın.
İlginç de, niçin?
O bireyler sevgi dolu da ondan.
O bireyler çocuklarını sevgi içinde büyütüyor da ondan.
O bireylerde Yunus aşkı, o bireylerde Mevlana hoş görüsü, o bireylerde Hacı Bektaş gönlü var da ondan.
9. Ve kader…
Her neyse toparlayacak olursak kaderci yaklaşımımız cinayetlerin bir başka nedeni.
Nasıl?
Çünkü işin içinde hem CİN var hem de AYET..
Uygun mu?
İşin içinde CİN – AYET olduktan sonra uygun olsa ne olur olmasa ne olur…
Son-uç: 1 Eylül Dünya Barış Günü kutlu, insanların ve insanlığın ağzı tatlı olsun…