Duyguların yer bulamadığı,içselliğin bitirildiği ve dışsallığın egemen olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Dolayısıyla romanların konusu olan tüm distopyalar gerçek oldu. İnsanın yolculuğundaki kavgalar ve çatışmalar elbette ki sadece bu çağa ait değil. Ancak son elli yılda bilgi, iletişim ve teknolojideki gelişmelerin insanın lehine değil de sermayenin lehine kullanılmasının sonuçlarını, özetle insanın metalaştırılması sürecini yaşıyoruz.
Amerikalı yazar Dan Brown’un “Cehennem”romanında kabul gören dünya nüfus 500 bin! Dolayısıyla bu pencereden bakınca yaşlı gezegenimizin düşünen tek canlısı olan insanın varlığının tehlikede olduğunu söylemek mümkün.
İnsanın metalaştırılmasını konu alan romanlardan biri deGeorge Orwell’in “1984”romanıdır.Romanda geçen“Aslında hiçbir şey yasa dışı değildi, çünkü artık yasa diye bir şey yoktu”tespitiyasaların amaçlar doğrultusunda nasıl evrildiğinin ifadesidir. Yine Orwell,“Hayvan Çiftliği”romanıylahayvanlar üzerinden toplumsal olayları gözler önüne sermeyi amaçlamıştır.“Güçlüsü güçsüzü, akıllısı akılsızı, hepimiz kardeşiz. Hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldürmemeli. Bütün hayvanlar eşittir.” Söylemi zamanla:“Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar diğerlerinden daha eşittir”e dönüşür ve bu dönüşümden şüphe edenler olur elbette ancak bütün hayvanlar son söylemi kabul eder.
İnsanın zor durumda kalması halinde neler yapabileceğini gözler önüne serenSaramago’nun “Körlük” romanına böyle bir yazıda değinmemek olmaz.Çünkü yaşadığımız dünyada körlüğün oluşturduğu kaos ve çürümüşlük ne yazık ki her alanda kendini hissettirmektedir. Peki, görmek, görebilmek nasıl mümkün olabilir yaşadığımız dünyada?
Farklı ikiinsan tipini aynı eğitim kurumunda buluşturan Alman yazar Hermann Hesse, “Narziss a ve Goldmund” romanıyla çok şey anlatır. Biri çıkarlarının kölesi, diğeri yeteneklerinin savunucusu ve yeteneklerini gerçekleştirmek için konfordan vazgeçmeyi göze alabilen bir kahraman.Belki de görmek, görebilmek kendini tanımak ve kendin olabilmektir.Sıra Dante’de ve onun“İlahi Komedya”sında.Onun Cehennem, Araf ve Cennet üçlemesiile yaptığı geçmişten itibaren bir içe dönüş yolculuğudur.Yaniinsanın kendini arındırma çabası…
Kafka’nın “Dönüşüm”ve Albert Camus’un “Yabancı”romanlarıyla yabancılaşmanın günümüz insanına taşıdığı içinden çıkılmaz duygular okura duyumsatılmıştır.
Hangisi geleceğin dizaynı, hangisi geleceğin öngörüsü ve hangisi insanın yenemediği ilkel benliğinin uzantısı?
Açıkçası dünya gezegeninin akıllı tek varlığı insanın serüveni hiç de iç açıcı değil. Amerikalı yazarHerman Melville’nin“MobyDick”eseri intikam hırsının insana neler yaptırabileceğinin hazin bir anlatımını sunar okura.
Örnekleri çoğaltabiliriz ama bu kadarla yetinelim. Hal böyle olunca insan hem kendine dost hem düşman.Hem üreten hem tüketenhem masum hem canavar…
İyi de iyinin içinde kötü, kötünün içinde iyi varsa neden kötülük bu kadar baskın?
Zor soru. İkinci dünya savaşı sonrasında 40 milyon insanın öldürüldüğü bir dünyada insanın iyi tarafının ne ölçüde beslendiğini tahmin etmekpek de zor olmazsa gerek. Bakın ölümlere;masum siviller, en acısı da çocuklar ölüyor…
Bu ölümler savaş sözcüğü ile veya başka sözcüklerle haklılaştırılabilir mi? Elbette ki hayır, yaşananlar cinayet. Özetle doğal afetlerin, salgınların ve savaşların milyonlarca can aldığı bir dünyada yaşıyoruz ve ben algıların amaçlar doğrultusunda yönlendirilip kullanılmasındansöz ediyorum. Dünyaya tepeden bakan, yaşanan acılara, açlıklara, yokluklara, dahası cinayetlere duyarsız kalabilen insanlardan, yapılardan söz ediyorum. Özetledünyayı bir oyun alanı gibi dizayn etmeye çalışan sermaye güç ilişkilerinden söz ediyorum. Böyle bir tabloda yaşananların doğal olmadığını hepimiz biliyoruz. Çünkü olması gereken yani doğal olan insanı yaşatmaktır. Bilimde teknolojide yaşanan gelişmelerin insan ve insanlık için kullanılmasıdır doğal olan.
2019 ve sonrasına bakalım!
Verilere göre Covid 19 salgınında dünyada toplamda 6 milyonun üzerinde insanın hayatını kaybettiği.
Ülkemizde Şubat 2023 Kahramanmaraş merkezli depremlerde 50 bin insanın hayatını kaybettiği resmi verisi var.
Ukrayna- Rusya Savaşı’nda 13 bin, Gazze Savaşı’nda 12 bini aşkın insanın hayatını kaybettiği kamuoyuna yansıdı.
Peki ya gerçek/gerçekler?
Bakın son dört yılda salgın, afet ve savaşlar ile ölenlerin sayısı resmi rakamlara göre 6 milyonun çok üzerinde. Kaldı ki ülkemizden biliyoruz. Yerel yönetimlerin açıklamalarına göre 2023 Kahramanmaraş merkezli depremlerde sadece Hatay ilinde 100 bin civarında insanın hayatını kaybettiği açıklamaları var!
Tablo ağır. İnsan ölümlü bir canlı ama bu tabloda insanlar ölmüyor, maalesef öldürülüyor. Vekalet savaşlarıyla, ihmallerle, alınmayan önlemlerle ve benzeri sebeplerle insanların göz göre ölüme gitmelerine göz yumuluyor. Distopya demiştik ya, işte size distopya!…
İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru Hitler’e sivil halk ölüyor, artık çekilelim diyen subaya Hitler,“Bu onların tercihiydi, bizi onlar seçtiler…” dediğini anımsayalım ve bu sözlerin ne kadar hastalıklı olduğunu unutmayalım.
Bu noktada güç ve iktidarı elinde bulunduranların her şeye hakları olduğunu düşündüğü bir çağa “Distopya Çağı” demek çok da yanlış bir isimlendirme olmaz diye düşünüyorum.
Elbette bu karanlığı, bu körlüğü, bu yabancılaşmayı ve yalnızlığı yine insan özüne dönerek ve mücadele ederek aşacak. Ama distopya çağı çok can aldı, çok da yol aldı. Gerçek gibi görünen sahte yüzler hayatı yaşanamaz bir noktaya taşıdı. Körlükten çıkmak gerekiyor, arınmak ve gerçekçi olmak gerekiyor. Dahası değişen şeylerin insanın lehine mi yoksa aleyhine mi değiştiğini saptamak gerekiyor.