(Televizyon ışığında oturtup sarayın ışığı ile övünenlere…)
Sene yirmi dört için,
“Emekli yılı!” dendi…
Sevdik, sevindik emme,
Ne çok hakkımız yendi…
Ey kararın sahibi,
Kandık sözüne kandık.
Emekliler yılında,
Göz göre göre yandık…
Halimiz çok perişan,
Maaşlar kuşa döndü.
Açlıktan, susuzluktan
Nice ocaklar söndü.
Biz vitrinin önünde,
Beklerken sıra sıra.
İhaleyi alanlar,
Parayı dizdi tıra.
Bağırsaklar kurudu,
Yavan ekmek yüzünden.
“Çizdim oynamam!” dedi,
Çabuk caydı sözünden.
Yazık, yazıklar olsun,
Hayat sudan pahalı.
Sattık, kalmadı evde,
Ne koltuk, ne de halı.
Günlerdir koyamadık,
Yağlı bir şey tavaya.
İşte bundan açıldı,
Ellerimiz havaya.
Donuyoruz soğuktan,
Battaniye altında.
Gözümüz yok vallahi,
Borsa, döviz, altında.
Palto, manto yırtıldı,
Botlar suda yüzüyor.
Maaşlar emekliyi,
Görsen nasıl üzüyor…
Mahkum olduk bilen yok,
On iki bin beş yüze.
İki metre çukurda,
Belki çıkarız düze.
Sesimizi duyan yok,
Kısık sesimiz zaten.
Öksüz, yetimler gibi,
Büküldü boyun, beden?
Pazara yabancıyız,
Marketlere yabancı.
Karnımız gurul gurul,
Midemizde bir sancı.
Buzdolabı boşaldı,
Fişini çoktan çektik.
Şimşek çakarsa diye,
Havaya tohum ektik.
Tansiyon başa bela,
Şeker tavana çıktı.
Şu bizim emekliler,
Yeter, canından bıktı.
Sinirden sıka sıka
Bütün dişler çürüdü.
Aç kalan ulu çınar
Bastonuyla yürüdü.
Emeklilere inat,
Zamlandı kabak, biber.
Gariban yavan ekmek,
Beyler but, pirzola yer.
Mehter takımı gibi,
Kök maaş, taban maaş.
Bakın asgari ücret,
Sanki kefensiz naaş.
Kurutup demliyoruz,
Çayı en az üç sefer.
Kokusuyla doyurur,
Bizleri hamsi, lüfer.
Deveyi hamuduyla,
Villalarda yiyorlar!
Emekliye gelince,
Enflasyon diyorlar.
Çünkü biz emekliyiz,
Adımız başa bela.
Saçlarımız kar gibi,
Verilir yarın sela.
Bütün bunlar elbette,
Emekliler yüzünden.
Hak arayan yurttaşın,
Kan akıyor gözünden.
İPEKLİ’nin son sözü,
Öldü, gitti dedirme.
Emekliler yılında,
Hakkın haktır yedirme.