Danıştay Eğitim Tesisi Açılışı’nda konuşan AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Vesayetçilerin 27 Mayıs 1960 darbesiyle Türkiye’nin ayağına vurduğu 12 Eylül’ün perçinlediği prangaları söküp atma vakti geldi” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Danıştay Eğitim Tesisi Açılış Töreni ve IASAJ Seminer Kapanış Toplantısı”nda gündeme yönelik açıklamalarda bulundu.
Konuşmasında yine ‘anayasa’ mesajı veren Erdoğan “Amacımız Cumhuriyetimizin 2’nci asrına birlik ve beraberliğimizi daha da kuvvetlendirmiş bir şekilde girmektir. Vesayetçilerin 27 Mayıs 1960 darbesiyle Türkiye’nin ayağına vurduğu 12 Eylül’ün rejimin perçinlediği prangaları söküp atma vakti gelmiştir” dedi.
“HER AÇIDAN VAHŞİ, ALÇAK, CANİCE…”
Terörle mücadeleye yönelik Batı’nın tutumunu eleştiren Erdoğan, “Her açıdan vahşi, alçak, canice bir saldırı ile ve buna teşebbüs eden bir terör örgütü ile karşı karşıyayız. Bu caniler etkisiz hale getirilmeseydi ve yurt dışına kaçmış olsalardı siyasi sığınmacı denilerek korunacaklardı. Biz artık daha somut adımlar görmek istiyoruz. Diğer türlü açıklamaların yaramıza merhem olmayacağının bilinmesi gerekiyor” diye konuştu.
Erdoğan’ın konuşmasının öne çıkanlar şöyle:
* 155 yıllık güçlü geleneği ile Danıştayımız 35 yılı aşan birliğe üyelik döneminde Türkiye’yi başarıyla temsil etmektedir. Birlikte aktif rol üstlenen Danıştay’mıza 2025’e kadar sürdüreceğiz 2. yönetim kurulu üyeliğinde muvaffakiyetler temenni ediyorum. Emeği geçenlere ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum.
* Tesisimizi 10 ay gibi çok kısa bir sürede tamamlayarak Danıştay’ımızın hizmetine sunduk. Toplam 785 metrekare alana sahip eğitim tesisimiz birçok ihtiyacını karşılayacaktır. Tesisin kurumumuza hayırlı olmasını diliyorum. Milletimizin teveccühü ile 2002 yılında ülkeyi yönetme sorumluluğunu ilk kez üstlendiğimizde adaleti 4 önceliğimizden biri olarak ilan etmiştik.
* Merdivenaltı denilebilecek yerlerde adalet dağıtılmaya çalışıldığı kötü manzaraları tamamen unutturmak için çok ciddi çaba harcadık. Bugün yüksek yargı organlarımızın hepsi modern, ferah, görkemli binalarda milletimize hizmet veriyor. Türkiye, adalet hizmetlerinin sunulmasında her geçen yıl çıtayı biraz daha yükseltiyor. Geç gelen adalet, adalet değildir düsturu ile kurumlarımızın görevlerini hakkıyla ifa edebilmeleri için her türlü desteği sağlıyoruz.
“TÜRKİYE YÜZYILI’NI ADALETİN DE YÜZYILI YAPMAKTA KARARLIYIZ”
* Milletimize vaadimiz olan Türkiye Yüzyılı’nı adaletin de yüzyılı yapmakta kararlıyız, azimliyiz. Bunu da yürütmesi, yasaması, yargısı ile dayanışma içinde hep beraber hareket ederek gerçekleştireceğiz.
“PRANGALARIN SÖKÜLÜP ATILMA VAKTİ GELMİŞTİR”
* 29 Ekim’de bu topraklarda kurduğumuz son devletimiz olan Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yıl dönümüne ulaşacağız. Son bir asrın kapsamlı muhasebesini yaparken milletimizin demokratik kazanımlarını daha da güçlendirmeye çalışıyoruz. Vatandaşlarımızın özgürlük alanlarını genişletme idealimizin temelinde ülkemizi darbe anayasasından kurtarmak vardır. Vesayetçilerin 1960 darbesi ile, 12 Eylül rejiminin perçinlediği prangaların sökülüp atılma vakti gelmiştir. Sivil anayasaya kimsenin kulak tıkama lüksü yok. Hakikatin kıvılcımı farklı fikirlerin çarpışmasından doğar. Türkiye’nin en büyük zenginliği, konuşan, iradesine sahip çıkan, tercihini meşru yollarla ifade eden, demokrasiyi özümsemiş bireylere sahip çıkmasıdır. En geniş, en kapsayıcı toplumsal mutabakatla bu hassas süreci başarıya erdireceğimize inanıyorum.
Bölücü terör örgütünden hain FETÖ’ye, DEAŞ’vari istismarcı yapılara, devlet otoritesine meydan okuma cüreti gösteren çetelerden kendini hukukun üstünde gören çeşitli oligarşik oluşumlara kadar yürüttüğümüz mücadelenin arkasında güvenliği ve adaleti aynı anda tesis ve tahkim etme irademiz bulunuyor. Zalime merhamet, mazluma zulüm demektir. Meşru yollar varken, gayrimeşru yollara tevessül edenler, milletin canına, malına, huzuruna kastedenler, bu pervasızlıkların hesabını yargı önünde mutlaka vermek zorundadır. Adli ve emniyet birimleri ile bunu sağlamak devletin vatandaşına sorumluluğunun bir gereğidir. Bu konuda mevzuatla ilgili bir eksiklik varsa gidermeyi, işleyişle ilgili sıkıntı varsa çözmeyi, irade ile ilgili şüphe varsa ortadan kaldırmayı, hasılı nerede bir engel varsa aşmayı görev addediyoruz.
* Türkiye, dünyanın en eli kanlı terör örgütleri ile mücadele eden bir ülkedir. Ülkemiz aynı zamanda jeostratejik konumuyla küresel güç kavgalarının odağında, doğrudan hedefinde yer almaktadır. Güvenliğimizi tehdit eden hiçbir meselenin sadece yerel dinamiklerden kaynaklanmadığını, tecrübelerimiz ışığında çok iyi biliyoruz. Suriye kuzeyinde terör yapılarına aleni destek bunun en somut örneğidir. Ülkemizde darbe suçu işlemiş, terör eylemlerine bulaşmışların Batı ülkelerinde korunup kollanması da bunun bir başka örneğidir. Son günlerde bazı mahkemelerin de buna alet olduğunu ya da edildiğini görüyoruz. Bu tavrı biz anlayamıyoruz. Klasörler dolusu delile rağmen, terör elebaşılarına yönelik hiçbir adım atılmamasını ne kendimize ne milletimize izah edemiyoruz.
* Bizim tamamen hukuk çerçevesinde soğukkanlı şekilde yürüttüğümüz mücadeleyi eleştirmeleri bir çifte standarttır. Dağdaki, kamptaki, sınırdışındaki teröristle mücadele elbette kolay değildir ama daha zor olanı devletin kılcallarına kadar sızmış olan, cübbeli, üniformalı, kravatlı teröristlerle mücadele etmektir. FETÖ, amaçlarına ulaşmak için her yolu mübah gören. Yalanı kullanan asimetrik bir terör örgütüdür. Bunu bilmeden verilecek her idari ve adli karar insanlık düşmanlarına cesaret aşılayacaktır. Yaşadığımız her terör eylemi sonrası ilettiğiniz taziye ve kınama mesajları şüphesiz anlamlıdır ama ülkemizin PKK’dan FETÖ’ye kadar envai çeşit terör örgütüne karşı sürdürdüğü mücadelenin başarıya ulaşması için asla yeterli değildir.
İÇİŞLERİ’NE SALDIRI GİRİŞİMİ
* Önceki gün menfur bir terör eylemi oldu. Polisimizin etkin müdahalesiyle teröristler etkisiz hale getirildi. Bu iki teröristin bir başka ilimizde aracını gasp ettikleri ve 6 aylık bebeği olan sivil vatandaşımızı şehit ettiği ortaya çıktı. Her açıdan vahşi, alçak, canice bir saldırı ile ve buna teşebbüs eden bir terör örgütü ile karşı karşıyayız. Bu caniler etkisiz hale getirilmeseydi ve yurt dışına kaçmış olsalardı siyasi sığınmacı denilerek korunacaklardı. Biz artık daha somut adımlar görmek istiyoruz. Diğer türlü açıklamaların yaramıza merhem olmayacağının bilinmesi gerekiyor.
Kaynak: cumhuriyet.com.tr