Bir ülke için iktidar ne kadar şans ya da şanssızlıksa muhalefet iktidardan daha fazla şans ya da şanssızlıktır.
İktidar şanstır, çünkü icraatları ile halkın ekonomik bakımdan, kültürel olarak, sosyal açıdan huzur ve güvenini sağlar. Yaşanabilir ortam oluşturur. Dolayısıyla insan(lar)ı mutlu eder.
İktidar şanssızlıktır, çünkü uygulamalarıyla halkı açlığa, ümitsizliğe, sefalete, karamsarlığa mahkum eder. Dolayısıyla insan(lar) huzursuz olur, aradığı güveni bulamaz. Sonuç mutsuzluk.
Muhalefet şanstır, çünkü alternatiftir. İktidarın yararlandığı, beslendiği, kendini yenilemek için ilham aldığı kurumsal bir yapıdır. Bu haliyle sadece iktidar için değil halk içinde güvenilir bir limandır. Her ne kadar iktidar muhalefeti dikkate almasa bile, iktidar muhalefet için temiz bir dil kullanmasa bile…
Muhalefet şanssızlıktır, çünkü halkı yıpranmış, kendisinden uzaklaşmış, dini, ahlaki ve etik değerlerden kopmuş, halkı açlığa ve sefalete mahkum etmiş, adaleti yok etmiş, demokrasiyi araç haline getirmiş, çiftçiyi ezmiş, çalışanı ve emekliyi neredeyse yok etmiş iktidara mecbur bırakır. Dolayısıyla güven tesis edemediği için yerinde saymayı bırakın patinaj yapa yapa çamura batar ki, bu halka yapılan en büyük kötülüktür, ihanettir.
Sözü nereye getireceğimi sanırım tahmin ettiniz.
CHP…!
Neden CHP?
Halk, 23 yıldır ülkeyi iyi yönetemeyen iktidardan çok muhalefeti eleştiriyor.
Daha doğrusu iktidarı acımasızca eleştiriyor ama muhalefeti daha acımasızca, daha şiddetli eleştiriyor.
Bu sorun son zamanlarda yoğunlaşmasına rağmen sadece günümüzün sorunu değil.
Onlarca yıldır süregelen çözümsüz bir problem.
O zaman kısa bir yolculuğa çıkalım mı?
Ellili yılların iktidarı, CHP’yi kısa sürede, hallaç pamuğu gibi attı mı, atmadı mı?
Attı.
Siz istediğiniz kadar ikinci dünya savaşı yıllarıydı, din kullanıldı, Sam Amca etkindi, baskı oluştu, başını alıp giden diktatörlük korku imparatorluğu yarattı filan deyip durun, anlamsız.
Çünkü iktidar olamadınız.
Altmışlı, yetmişli yılların iktidarı, dar alanda paslaşmaya çalışan CHP’nin tabiri caizse suyunu çıkardı mı, çıkarmadı mı?
Çıkardı.
Siz istediğiniz kadar ağalar, cemaatler safını seçti, terör aldı başını gitti, dış müdahale boyut değiştirdi, camiler arka bahçe yapıldı, köyden kente göç arttı filan deyip durun, anlamsız.
Çünkü iktidar olamadınız.
Seksenli, doksanlı yılların iktidarı, müzmin muhalefet haline gelen CHP’yi adeta paçavraya çevirdi mi, çevirmedi mi?
Çevirdi.
Siz istediğiniz kadar, basın kullanıldı, liyakat yok edildi, komandolar devreye girdi, din daha çok kullanıldı, ahlak aşındırıldı, Sam Amca öldürücü kurşunu sıktı, asker darbe yaptı, halk bağımlı hale geldi, bağımlılık bir süre mutlu etmesine rağmen sonra alışkanlık yaptı, en sonunda baskıya dönüştü deyip durun, anlamsız.
Çünkü iktidar olamadığınız gibi sağı güçlendirmekle kalmadınız, daha radikal sağın, özellikle islamcıların doğmasına, büyümesine yardımcı oldunuz.
İkibinli yılların iktidarı, motoru arızalanan CHP’yi ateş çemberinin içinde tutmayı başardı mı, başarmadı mı?
Başardı.
Siz istediğiniz kadar, sosyal medya inanılmaz biçimde etkinleşti, basın tekelleşti, üniversiteler susturuldu, demokrasi askıya alındı, hukuksuzluk zirve yaptı, 15 temmuz organize edildi, dün yiyecek ekmek bulamayanlar bugün karundan zengin oldu, göç yeni güç yarattı, ülke cemaat cenneti yapıldı, cumhuriyetin eserleri satılarak yendi, borç gırtlakta, dış müdahale yoğun, Ortadoğu kaynıyor diyerek laf kalabalığı yayıp durun, anlamsız.
Çünkü iktidar olamadınız. İktidar olamıyorsunuz.
Gerçi haksızlık yapmayalım, 89 yerel seçimleri muhalefet için büyük bir kazanımdı. İSKİ skandalı halkın açtığı bu krediyi kendi eliyle heba etti, yok etti.
Şu günlerde de 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde halkın muhalefete açtığı daha büyük kredi heba edilmek üzere.
Neden?
Muhalefet gönülsüz.
Oysa biliyoruz ki, gönülsüz işten halkın deyimiyle dört başlı yaratık doğar.
Alın size onlarca dezavantajın, açmazın yanına aşılması hemen hemen mümkün olmayan başka bir sorun.
“Dört başlı yaratık!”
Başın biri hamsiye benziyor. Biri kurt. Üçüncüsü tarzan. Öteki ise yaprakları dökülmüş ters lale.
Hamsi, kurt, tarzan, ters lale…
Kurt, nedense sakin. Hamsi pullarının döküldüğünün farkında değil ki, kavağa çıkmaya çalışıyor. Tarzan, daldan dala zıplamakla meşgul. Ters lale, toprağa tohum atacağı yerde tohumları özellikle gün yüzüne çıkarıyor ki, ala kargalar karnını doyursun.
Olmuyor beyler, dün olmadı, yarın da olmayacak.
Hem bilmiyor musun, doğulu toplumlarda önemli olan ideoloji değil liderdir.
Bu yüzden ülkemizde halk, sağ kulvarda Menderes’in, Demirel’in, Özal’ın, Erdoğan’ın peşinden gitti.
Sol bir yandan birbirini yerken, öte yandan karşı mahallenin eylem ve söylemiyle ava çıktı; her seferinde avlandı.
Hem de kendi silahını kendi kalbine doğrultarak.
Bakınız, Menderes hiç bir zaman mahallenin solunda dolaşmadı. Demirel, hiç bir zaman aracın soluna oturmadı. Özal, sol elini özellikle ve sürekli sağ avucunun içinde taşıdı. Erdoğan yirmi üç yıldır sol kolunu kullanmıyor.
CHP mi?
Müslüman mahallesinde satmaya çalıştığı salyangozların bayatladığından bi haber, ışık yakıp söndürün diyor. Halkın çektiği sıkıntıyla dalga geçer gibi, rengi solmuş kırmızı kartı yine yeniden dolaşıma sokmaya çalışıyor. Arkasından dönüp dört başlı yaratığın bir gün birinin, öteki gün ötekinin başını okşayarak günü kurtarmaya çalışıyor.
Olmaz beyler olmaz. Kimse aslı varken sahtesine oy moy vermez, vermiyor.
Mahallene dön. Cumhurbaşkanı adaylığı tartışmasını bırak, anayasa ortada üçüncü / dördüncü kez aday olamazsın de, erken seçim için bastır, halkın gönlüne gir, umut ol; hizibi bırak; Ömer Fethi Gürer gibi, Deniz Yavuzyılmaz gibi çalışkan, sıcak, donanımlı, ihtisas sahibi insanları milletvekili yap. Hacı Bektaşi Veli gibi bir elinde ceylan, diğer elinde aslan olsun.
Neden?
Biliyorsun gençler iş, çiftçi ekip biçme; emekli, çalışan rahatlamak istiyor. Ülkenin sana, halkın kadrona, iktidarın denetimine çok ihtiyacı var.
O zaman titre ey CHP, titre ve kendine gel; titre ve kendine gel…