İnanılır gibi değildi. Hiçbir seçimde böyle bir şey görülmemişti. Herkes sandıklara sanki namusu gibi sahip çıkmış, sayımlar bitip kurullara teslim edilinceye kadar takipten vazgeçmemişti. Katılım o kadar yoğundu ki bu seçimin farklı olacağı ilk saatlerden belliydi.
Daha önce seçimler bittikten sonra en fazla 1-2 saat içinde resmi olarak açıklanmamış olmasına rağmen sosyal medyada ‘’Koyduk mu?’’ diye kışkırtıcı yazılar yazan iktidar temsilcilerinden ses çıkmaz olmuştu.İktidarın Belediye Başkanları,Milletvekilleri,Yandaş gazetecileri daha sonuçlar açıklanmadan beklenen tablo oluştu gibi algıya başlarlardı.Sandıklar daha kapanmadan zafer nidaları atan haber kanallarında seçim programlarını sunan kişilerin suratlarından Bir şeylerin aksi gittiği belliydi.
İktidarın koalisyon cephesinde ölüm sessizliği hakimdi.Sandıkların neredeyse tamamı YSK kurullarına teslim edilmesine ve üzerinden 3 saat geçmesine rağmen sonuçlar halen açıklanmamıştı. Seçim yasakları kapsamında yayın yapması gereken TV kanalları yayınlarına ara vermiş ve sanki seçim yok ve normal bir gün gibi başka yayınlar yapmaya başlamıştı. Bu yaşadığımız ve tecrübe ettiğimiz 15 yıllık süreç için normal bir durum değildi.Muhalefet partileri ardı sıra açıklamalar yapıyor neden sonuçların açıklamadığını soruyordu. Herkes nefesini tutmuş ve neler olduğunu anlamaya çalışmaktaydı.
Neler olduğuna dair ilk emare muhalefet partisi Milletvekillerinden birinin açıklaması ile netlik kazandı. YSK sonuçlarını illegal şekilde alan Milletvekili çok az sayıda olan, tarafsız yayın yapan TV lere açıklama yaptı. ‘’Seçim sonuçları %64 e %36.Yani sonuç olarak 15 yıllık iktidar artık son buldu.’’ Haber Sosyal medyaya ve kamuoyuna bomba gibi düştü ve herkes sevinç gösterileri için sokağa çıkmaya başladı. Yurttaşlar Arabalar ile turlamaya kornalar ile coşkularını dile getirmeye, evlerinde olanlar balkonlarında yada birbirlerini arayarak sevinçlerini dile getirmeye başlamışken bir anda herkes TV kanallarının son dakika canlı yayını ile kesildi. Cumhurbaşkanı Tv ekranlarında Ulusa sesleniş yapıyordu ;
Aziz vatandaşlarım;
‘’Yaşamış olduğumuz seçim maratonunda herkes vatandaşlık görevini yerine getirip oylarını kullanmıştır.Ancak, yaptığımız tespitlerde 15 Temmuz’da vatandaşlarımızı şehit eden ve darbe yapmaya çalışan terör örgütü seçimlere de müdahale etmiş seçim sonuçlarını etkilemiştir. Bu neden ile seçim sonuçları meşru değildir ve yok hükmündedir. Darbelere ve her türlü teröre yekpare durmak sureti ile bu yapılmaya çalışılan darbe girişimine de yine dimdik duracağız. Herkesi ülkesine sahip çıkmaya davet ediyorum.’’
Herkes yutkunmuş ve ne olduğunu anlamaya çalışmaktaydı. Sokakta kutlamada olanlar bihaber şekilde kutlamalara devam ediyor ancak açıklamaları dinleyenler nasıl yani? Şimdi ne olacak? Sorularını ve muhalefet partilerinden gelecek açıklamayı beklemeye başlamıştı.
İki Muhalefet lideri beklenen açıklamayı yapmak için basın mensuplarının karşısına geçtiler ve açıklama yapmaya başladılar ;
‘’Seçim sonuçlarının meşru olmadığını nasıl anladılar çok merak ettik. Seçimin başlamasından bitişine kadar olan süreçte bütün partililerimiz ve vatandaşlar son derece titiz davrandılar ve sandıklarda göz açtırmadılar. Hatta öyle ki 15 yıl boyunca seçim sonuçları ile ilgili tutanağın en az tutulduğu seçim bu seçim oldu.İktidar yenilmiş olmayı sindirememiş ve meşru seçimleri kabul etmemiştir.Bu kabul edilemezdir. Bizde tüm yurttaşlarımızı verdikleri oylara sahip çıkmaya Hukuki mercilerin gerekeni yapmaları konusunda göreve davet etmekteyiz.’’
Bu açıklamayı duyduktan sonra bir anda kendimi verdiğim oya sahip çıkmak için kullandığım oyun teslim edildiği YSK nın binasının önünde buldum. Bayrağını alan herkes toplanmaya ve sloganlar atmaya başlamıştı. Kalabalık her geçen dakika daha da çoğalıyordu. Çok geçmeden toplanan kalabalıktan sokak başları görünmez olmuş ve seslerden kulaklarımız sağır olurcasına çınlamaya başlamıştı. Herkes kendinden o kadar emindi ki birazdan bir yetkili çıkıp açıklama yapıp bu gerginliği bitirecek diye bekliyordu.
Kalabalıklar her meydanda birikmeye, biriktikçe sabırlar azalmaya başlamıştı. Beklenen açıklama bir türlü yapılmıyordu.Stres anlarının artmaya başladığı saatlerde havada helikopterler belirmeye polislerin kalabalıkların arkalarına ve önlerine yerleştiğini görmeye başladım.Bir şeyler oluyordu.Ters giden bir şeyler vardı.Bir anda bir silah sesi duyduk.‘’Kafirlere ölüm,Darbecilere ölüm ‘’diye bir ses ve ardından defalarca silah sesleri..
Yüzleri kar maskeli, ellerinde uzun namlulu silahları olan kişiler hedef gözetmeksizin ateş açmaya başlamıştı. Herkes canını kurtarma çabası ile sağa sola kaçmaya çalışıyordu. Yerde yaralı ve cansız yatan yüzlerce kişi vardı. Ben yanımda biri çocuk biri bayan dört kişi ile kendimizi bahçe duvarından bir sitenin bahçesine attık. Apartmanda ki yaşlı bir teyzenin çağrısı ile eve sığındık. Yaşadıklarımıza halen inanamıyor ve yaralı olup olmadığımızı anlamak için kendimizi kontrol ediyorduk. Sonra Televizyona baktık ve bu yaşananların sadece bizim olduğumuz yerde değil tüm Ülke’ de yaşandığını öğrendik. Sosyal medyadan silahlanan ve silahlandırılan sivil vatandaşların ölüm çağrısı yaptığını, taraftarlarını sokağa davet ettiklerini gördüm. Nutkum tutulmuştuKolluk kuvvetleri olaylara müdahale etmekte nedeni anlaşılmayacak şekilde umursamaz davranmakta neredeyse bu kişiler i görmezden gelmekteydi. Müdahale etmek isteyenleri ise etkisiz hale getiriyorlardı.
Olayları yatıştırmak zorunda olan İktidar temsilcileri ardı ardına bu Yurt dışı emperyalistlerin ve terör örgütlerinin kışkırtması,seçimleride böyle sabote ettiler, hedef Cumhurbaşkanı diye açıklamalar yapmakta ve herkesi sakin olmaya davet etmek yerine sokağa davet etmekteydi. Sosyal medyada yapılan açıklamalarda.Yapılan müdahalelerin meşru olduğu,kanunlar ile sabit olduğunu korkulacak veya endişe edilecek birşeyin olmadığını sokaklara sahip çıkılmasını yazıyorlardı.
Endişe ve korku içinde yapılan açıklamaları dinliyor ve sakinleşmeye çalışıyorduk.Haberler saniye saniye değişiyordu. Muhalefet liderleri tek tek tutuklanıyordu. Milletvekilleri elleri silahlı vatandaşlar veyahut ‘’Halkı kin ve isyana teşvik’’ suçlaması ile gözaltına alınıyor yada plakasız araçlara bindiriliyordu. Sokağa çıkıp tepki vermek ve protesto etmek isteyen kişilerde aynı akıbete uğramaktaydı. Çıkanlar ya gözaltına alınıyor yada vuruluyor ya da plakasız arabalara bindiriliyordu.
Gelişmeleri tüm Dünya takip ediyor ve endişelerini dile getiriyordu.Olaylar devam ederken iletişim kanalları tek tek kesiliyordu.Muhalif çizgide olan televizyon kanalları,radyolar,internet gazeteleri tek tek kapatılıyor, internet erişimi engelleniyordu.Haber alınması veya verilmesi ,iletişim halinde olunması istenmiyordu.
Başardılar.Yan dairemiz ile dahi iletişim kesildi. Ne olacağını ne yapmamız gerektiğini bilmiyorduk. Sokağa çıkamıyor ve ihtiyaçlarımızı alamıyorduk.Daha fazla evde duramazdım.İçim içime sığmıyordu.Sokakta neler olduğunu bittiğini öğrenmem gerekiyordu. Sığındığımız evde şalvardan bozma bir pantolon buldumkafama sarık gibi eşarp sardım, sırtıma uzun bir palto aldım ve kendimi sokağa attım.Gördüğüm manzara korkunçtu.Seçim merkezi önünde yatan yüzlerce yaralı ve cansız bedenler.Her yerde cam kırıkları ve devrilmiş eşyalar. Yanan araçlar. Sokaklarda araçların üzerinde ellerinde silahlar olan, siyah ve yeşil renklerde üzerlerinde ne yazdığını bilmediğim flama yada bayraklar,onları tepkisiz takip eden kolluk kuvvetleri. İnanılır gibi değildi. Nefes alamıyordum. Göğsüm daralıyordu.Beni gören sakallı ve sarıklı cübbeli biri yaklaştı yanıma;
-SelamunAleyküm
-Aleyküm Selam
-Sen kimsin?
-Ben bir an sustum kendimi toparladım ‘’Sen kimsen ben oyum’’ dedim
-La Havle..Be Müslüman nereye aitsin?Nerden geldin?Kimlerdensin?Hangi Cemaat? Hangi birimsin?
-Evden geldim.Cumhurbaşkanın çağrısına uydum dedim.
-Al o zaman bu silahı.Cihad başlamıştır.İslam Devleti için artık süreç başladı.Allah için kimseye acıma.Annen Baban dahi olsa acıma.Yıllardır bu ana hazırlandık artık vakit tamam.İktidara karşı olmak Allah’a karşı olmaktır.Reise karşı olmak İslamiyet’e karşı olmaktır.Laik putperest Cumhuriyetin sonu geldi artık.Allahu Ekber..Allahu Ekber..Allahu Ekber
Bana verdiği silaha baktım ve sonra adamın suratına baktım düşünmeden ateşledim..ardından üzerime mermi, yağdı….
Kan ter içinde uyandım.Ellerim ile üzerimi kontrol ettim.Hemen yataktan çıkıp balkona çıktım.Nefes aldım ve çevreme baktım.Zifiri karanlıkta da olsak halen özgürdük.Bir rüyamış..Bir kabusmuş..Etkisinden çok uzun süre kurtulamasam da çok şükür Kabusmuş!
Her ne kadar OHAL ile yönetilip,TBMM devre dışı bırakılsa da,Kararları görüşmeden, fikir almadan KHK ile versekte,Ne mutlu bize ki yönünü aydınlanmaya, çağdaşlığa dönmüş CUMHURİYET ile yönetilen bir ülkeyiz.Ne mutlu ki biz Diktatörlük ile yönetilmiyoruz ve biz HUKUK DEVLETİYİZ!
Böyle kabuslar neden görülür bir türlü anlamam…