Bugün ülkenin farklı kentlerinden peşpeşe cinayet haberleri geldi.
Hem de cinayetle yanyana gelmemesi gereken üniversite, sendika gibi topluma örnek ve önder olması gereken yerlerden gelen bu cinayet haberleri öyle sanıyorum ki, benim gibi sizi de şaşırtmadı.
Önce, olayları kısaca anımsayalım.
1) İlk haber Konya Selçuk Üniversitesinden…
Bu haber bize bir öğrencinin dekan yardımcısını tabanca ile vurarak öldürdüğünü, arkasından aynı silahla intihar ettiğini söylüyordu.
2) İkinci haber Ankara’dan Birleşik Metal İş Sendikasının bir şubesinden geldi.
Olay sonucu şube başkanının şube sekreterini tabanca ile vurarak öldürdüğünü, arkasından aynı silahla intihar ettiğini öğrendik.
3) Üçüncü haber Gaziantep Şehitkamil’den…
Bu haberle de işten çıkarılan bir işçinin belediye başkan yardımcısına silahlı saldırıda bulunduğunu öğrendik. Neyse ki, olay sonucu can kaybı yaşanmadı.
Haberlere bırakın bir yılı, bir ayı, bir haftada işlenen kadın ve çocuk cinayetlerini eklesem ne benim köşem yeter ne de yazdığım mevcut platformun tertemiz sayfaları.
Güzel ülkemin güzel insanları neden cinayet işler? Bir can neden bir başka cana, arkasından kendi canına kıyar? Bir canın başka bir cana kıyması bu kadar basit, bu kadar kolay mıdır?
Hani can tatlıydı? Hani Allah’ın verdiği canı Allah’tan başkasının alması günahların en büyüğü idi?
Soru çok ama, gelin biz cinayetlerin belli başlı nedenlerine bakalım.
1) Her şeyden önce cinayetlerin ana nedeni ekonomi kaynaklıdır. Çünkü bozuk ekonomi demek işsizlik demektir. İşsizlik ise açlık demektir. Aç insan öfkesini kontrol edemez. Öfkesini kontrol edemeyenler bazen plan yaparak bazen saniyeler içinde cinayete karar verip gerçekleştirir. Hayattan umudunu kesmiş, gelecek kaygısı yaşayan insanlar ne yazık ki, gözünü kırpmadan, kolay öldürür. Arkasından da büyük olasılıkla pişman olup aynı cinayet silahı ile kendi hayatına son verir. Öte yandan yokluğun aileleri parçaladığı da bir vakıa. Parçalanmış ortamda yetişen çocuklar ise ya uyuşturucuya bulaşır ya silahla arkadaş olur ya da psikolojik sorunlar yüzünden cinayete bulaşır.
2) Cinayetlerin ikinci nedeni sosyolojik yapıdan kaynaklanır. Çünkü özellikle bizim gibi ata erkil topluluklarda özellikle erkek çocuklar daha doğar doğmaz silahla tanışır. Yeni doğan erkek bir bebeğe eğer baba, dede, amca, dayı, ağabey oyuncak alacaksa tercihi ne olur, sizin de tahmin ettiğiniz gibi silah. Silahla tanışan çocuğun oyunu ne olur peki? Savaş. Silahla büyüyen, oyunu savaş ve cinayet olan birey ne yapar?
Cinayet…
3) Cinayetlerin üçüncü sebebi bireysel silahlanmanın olabildiğine artmış olmasıdır. Ülkemizde son yıllarda gerek ruhsatlı gerek kaçak anlamda silahlanma olabildiğince artmıştır. Zira önüne gelen herkese, yaşantısına bakılmadan, psikolojik yapısı göz önüne alınmadan, niçin silah sahibi olmak isteği araştırılmadan sırf üç kuruş vergi alalım, sırf silahla ilgilenen firmalar üç beş kuruş daha para kazansın diye ruhsat dağıtıldı, dağıtılıyor. Ruhsat alamayan ise silahı kaçak yollardan elde ediyor. Ruhsatsız silah yakalatmanın cezası (mı?)…
Ben güldüm, siz de gülün…
(Bireysel silahlanma konusunda daha geniş bilgi edinmek için aşağıdaki yazımı dikkatinize sunuyorum.)
4) Cehalet cinayetlerin dördüncü nedenidir. Nedenin doğruluğu için sanıyorum, Victor Hugo’nun, “Bir okul açmak bin hapishane kapatmaktır. ” sözü yeter mi, yetmez mi?
5) Cinayetlerin beşinci sebebi yasal boşluklardır. Yasal boşluklardır çünkü cezaları düzenleyen kanun maddeleri sadece caydırıcı olmaktan uzak değil çok uzak. İyi hal indirimi, rüşvet, adam kayırma gibi fiili durumlar yargı üzerindeki en önemli baskı unsuru.
Peki, sıralaya geldiğimiz bu nedenler neden ortadan kaldırılamıyor? Veya cinayete sebep olan ortamlar olan ekonominin, sosyolojinin, bireysel silahlanmanın, cehaletin, yasal boşlukların sorumlusu kim?
İktidar!…
Onu herkes biliyor da bu hususla ilgili gölge bakanlar kurulu sahibi muhalefet ne yapıyor?
Ne yapacak canım, cumhurbaşkanı seçiyor hem de programı, kadrosu olmayan acer cumhurbaşkanı.
İyi ya o zaman, “Kapı arkasına kadar açık, işle cinayeti dön arkanı dışarı çık! “.
Oh, ne ala memleket değil mi, ne ala memleket…
YAZARIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN