“Kötülük Problemi” ve “Özgür İrade”

“Kötülük Problemi” ve “Özgür İrade”
Yayınlama: 26.07.2022 14:55
A+
A-

Acıların, depremlerin, yıkımların, yangıların, sellerin doğal kötülüklerin yanında cinayetler, işkenceler, tacizler, tecavüzler ve hırsızlıklar, ahlaki kötülüğün varlığı hep sorgulanmıştır.

Kötülük problemi” çağlar boyu din felsefesinde “kötülüğün, mutlak iyi ve merhametli bir Tanrıyla nasıl bağdaştığını” soran bir sorudur.

İlk defa antik Yunanda filozof Epiküros 2350 yıl önce “her şeye mutlak gücü yeten tanrı, nasıl olurda bu kadar kötülüğe izin verebiliyor?”diye sormuştu?

Yüzlerce yıldır bu soru teistler(tanrıya inanlar) ve ateisler(tanrıya inanmayanlar) arası tartışma konusu olmaya devam etmiştir.

Günümüzde Tanrıyı “o kadiri mutlak olandır” yani tanrı her şeye kadirdir.

O alimi mutlak olandır.” Yani Tanrı her şeyi bilir. “

“O ahlaki açıdan mükemmeldir; esirgeyen, bağışlayan iyiliksever ve adildir, merhametlidir” olarak tanımlarız.

Teistler kötülükler için“bizi yaratan Tanrının bir sınavıdır. Bizler özgür irademizle neyin iyi, neyin kötü olduğunu sorgulayabiliriz. İçimizdeki kötülüğü idare edememiş olmamız, nefsimize hakim olamayışımızın sorumluluğu bize aittir. Ne olup ne olmadığını anlamamız için Tanrının gönderdiği rehber kitap ve elçisini takip etmemiz oldukça önemlidir ve yeterlidir. Kitapta kaderimizin seçimlerimize bağlı olduğu bildirilmektedir. O zaman çelişkiye düşecek bir şey yokturdüşüncesindedirler.

Ateistler ise kötülüklerin varlığı, dünyayı yaratan merhametli ve her şeye gücü yeten bir Tanrının, yarattığı kullarının eziyet çekmesini neden engellemediği,neden göz yumduğunu veya neden kötülüğü yarattığını sorgulamaktalar.

Ve Tanrı onca merhametine rağmen, sevdiği kullarının kötülük yapma potansiyellerini istese yok edebilecekken, neden yok etmediğini öğrenmek istemekteler.

Ateizm inancına sahip insanların Tanrının varlığı konusunda teistlere yönelttiği ilk soru genellikle kötülük problemi ile ilgilidir.

Ateizme Göre Kötülük Problemi Nedir?

Ateistler, bir tanrı inancına sahip olanlaragöre “kötülük problemi” konusunda teizmin güçlü ve inandırıcı bir argüman ortaya koyamadıklarını ifade ederler.

 Bundan dolayı kötülük problemi ateizm inancına sahip insanların en güçlü iddiası olmuştur.

Ateizme göre “eğer merhametli ve iyilik sever herhangi bir insana tanrısal bir güç verilmiş olsaydı 0, mevcut şartlara bakıp yapacağı ilk işkötülük yapabilme yeteneklerini ve potansiyelinitamamen yok etmek olacaktır.

Şimdi sıradan bir insan bunu düşünebiliyorsa “kudretli,iyiliksever, merhametli ve her şeye gücü yeten bir tanrı insanların kötü olabilme, kötülük yapabilme yönlerini neden yok etmiyor?” diye düşünmekteler.

Teizm(Tanrıcılık) Penceresinden Kötülük Problemi

“Kötülük problemi” sorusunu tanrıyı savunan ilk filozoflardan biri Platondur..

 Platon “Devlet” adlı kitabında “tanrılar aslında iyidir. İyi bir şey zararlı olamaz, zarar veremez. Zarar vermeyen bir şey kötülük etmez. Kötülüğe sebep olmaz. Tanrılar iyi olduğu için yalnız iyi olan şeyler onlardan gelir. Kötü şeyler için başka sebepler aranmalıdır. Bunların tanrılardan geldiği söylenmemelidir. Kötülük ortadan kalkamaz. Çünkü kötülük, iyiliğin karşıtı olarak var olacaktır. Fakat kötülüğün tanrılar arasında yer bulmasına da olanak yoktur, kötülük yalnızca ölümlü tabiatlar ve bu topraklar üstüne hükmünü sürecektir…”

Kötülük Problemi ve İbni Sina

İbni Sina (980-1037), kötülüğün insana özgü bir kusur olduğunu, erdemden uzaklaşan insanın kendi özgür iradesiyle kötülüğü seçtiğini belirtmiştir. Ayrıca filozof kötülüğün, iyiliğin değeri için gerekli olduğunu ancak kötülükle farkındalık sahibi olunabileceğini söylemiştir. Çünkü her şey zıddıyla kaimdir.

Kötülük Problemi ve   Gazali

(Ms: 1058-1111) Bir İslam Filozofu olan Gazali’ye göre,“Allah kainatta vuku bulan her olayın yaratıcısıdır. Hiçbir şey onun iradesi dışında kalamaz. Allah iyiyi de kötüyü de yaratmıştır. Fakat seçme şansını özgür iradesi olan insana bırakmıştır…”

Ortaçağdan beri teist düşünürler filozoflar “özgür irade” konusunda ne düşündüler?

Tanrı bizi sadece iyi olmaya programlasaydı,özgür iradeden söz edemezdik.

Bizi gerçekten özgür kılmak adına yapabileceğimiz kötülükleri ortadan kaldırmanın kendisi çelişik bir ifade. Bu yüzden anlamlı bir özgürlükle iyiliği seçebilmemiz adına kötülüğe izin vermiş olabilir.

Burada altı çizilecek bir cümlede Kötülük problemini,özgür irade ile birlikte düşünmemiz gerektiği.

Tanrı bize özgür irade vermiştir. Seçme özgürlüğümüzün olması dünyada kötülüğün olmasından çok daha iyidir. Bu nedenle ahlaki faillerin özgürlüğü ve kötülük olgusu tanrının buna izin vermesi için iyi bir neden olarak düşünülebilir.

Ancak burada sık sorulan bir soru gündeme geliyor“tanrı bizim ne yapacağımızı biliyorsa, nasıl bir seçmeden bahsedebiliriz ki bu durumda özgür irade ne şekilde mümkün olabilir?“

Kader ve Kötülük konularında açmaza düşen insanların en çok takıldığı yer burasıdır.

Tanrı bir insanın yaşamı boyunca tüm ayrıntılı bilgileri biliyorsa bu sınavın ne anlamı var ki?

Yani tanrı benim nerede, ne yapacağımı biliyorsa, beni neden imtihana çeker,bize neden yaşam şansı vermiştir?

Yani ben, ne yapacağımı,belli olanı sanki özgür irademle seçiyormuşum gibi zannettiğim kaderimi yaşıyorum demektir.

Bu durumda ben neden yargılanıyorum ki?

Kendimize göre iyi olduğunu düşündüğümüz sorularımız, bizim çelişkilerimizi, iç dünyamızı ortaya Koyar.

Teizme göre bu kritik konu, bizim zaman algımızla ilişkilidir!

Yani bize tanrının ezeli ve ebedi olduğundan bahsediliyor.

Teizme göre zaman dediğimiz şey evrenle birlikte yaratılmıştır. Tanrının evrenden önce var olması ifadesi bile yanlış.

Çünkü “öncelik ve sonralık” gibi kavramlar, biz insanların zaman kavramına yükledikleri anlamlarla ilişkili.

Biz şeyleri, dünyayı, tanrıyı, uzayı zaman ve mekan formlarından bağımsız olarak düşünemiyoruz.

Ama Tanrı, öncesiz ve sonrasız olması bakımından zamansız.

“Tanrıyı daima bir şimdi hali olarak düşünebiliriz” derAugistinus ve bütün zaman dilimlerinin tanrı için şimdiki zaman olduğunu ifade eder.

Tanrı için dün, bugün ve yarın kavramları yok!

Tanrı, daha önceden bunu yapacağımı nasıl biliyor?”diye sorduğumuzda zaman kipleri ile ifade ediyoruz.

Tanrının, gelmiş geçmiş, gelecek ve sonsuzluğa, şimdi aynı anda vakıf olduğunu düşünürsek o zaman benim hangi tarihte ne yaptığımı gelecekte ne olacağımı bilmesi gibi tanımlamalarım benim zaman kavrayışımla ilgilidir.

Hep şimdide olan Tanrı için durumu nasıl değerlendirebiliriz?

Teist derki “tanrı benim ne yapacağımı biliyor olması benim ne yapacağımı tayin ediyor anlamına gelmez. Tanrı için mutlak bir tanıklık halinden bahsedebiliriz.”

Geçmiş, şimdiki zamanın belleğidir.  Geçmişin şimdiyle bir ilişkisi vardır.

Gelecek, şimdiki zamandaki beklentilerle ilişkilidir. Geleceğin de şimdiyle bir ilişkisi vardır.

Geçmişi ve geleceği, şimdiden itibaren kavramak mümkün.

Ama Augistinus’bu açıklamayla tatmin olmaz ve itiraflarında şöyle söyler “Sana itiraf ediyorum rabbim, zamanın ne olduğunu hala bilmiyorum” der.

Özgür İrade Tartışmaları

Özgür iradenin varlığı konusu yüz yıllardır tartışılan ve nihai cevabı bulunmayan bir felsefe sorusudur.

Özgür iradenin var olabileceğini gösterende var, olamayacağını gösterende çok sayıda bilimsel kanıt ve felsefi argüman bulunuyor.

Orta çağdan beri hiç kimse tartışılmaya devam eden bu konuda son kararı verebilecek bir otorite sahibi olamadı.Bu nedenle mevcut felsefi ve bilimsel verilerin analiz edilerek sorgulama sürecinin devam edeceği kaçınılmaz görünüyor.

Özgür İrademiz, Biyolojik Yapımız ve Yaşam Koşullarımız!

Ör: Riskli gen grubunu taşıyan kromozom, babadan gelen ve çocuğun cinsiyetinin erkek olmasını sağlayan Y kromozomudur.

Yapılan araştırmalar yüzbinlerce yıldır avlanan, savaşan, avına ve düşmanına pusu kuran erkek, bu yönünden dolayı değişen genetik yapısı olsa gerek suç işleme oranı kadına göre oldukça yüksek olduğu tespit edilmiştir.

Kadın ve erkek biyolojik psikolojik fizyolojik olarak farklıdır. Olaylar karşısında kadın ve erkeğin duygu, düşünce ve  davranışları farklılaşır.

Bu anlamda kadın veya erkek olunması tercihlerimizi, kararlarımızı, seçimlerimizi yani özgür irademizi etkileyebiliyor.

Yanidaha doğarken genetik mirasımızın ve doğduğumuz ortamın sosyokültürel etkisine giriyoruz.

Beyin kimyasının değişmesi duygu ve düşüncelerimizi değiştirebilir.

Ör: Parkinson hastalarının beyinlerinde belli bölgelerde dopamin azalmasına yönelik kullandıkları dopamin benzeri ilaçlar onların suç eğilimini arttırmaktadır.

Haz veren dopamin kendimizi iyi hissetmemizi sağlar. Dopamin sorumluluk bölgemiz olan ön frontal bölgeyi baskılaması sonuçta sorumsuz, tedbirsiz ve  suça yönelik davranışlar sergilememizi kolaylaştırır.

Ör: Aşık olan insanın dopamin, endorfin, seratoninvb hormonlar salgılanması artarken birine bağımlılık gelişiyor. Genetik yönümüzle de ilgili olan beynimizde kimyasalların salınımı hayata bakış açımızı alacağımız kararları ve özgür iradeyietkiliyor.

 Ve Sorularımız

*Sonuçta özgür İrademizi, ruhsal, sosyal, duygusal, zihinsel ve bedensel yönümüzü etkileyen yaşam koşullarımızdan ve genetik yapımızdan ne kadar soyutlayabiliriz?

*Yaşam koşullarımız, genetik yapımız ve cinsiyetimiz ne olursa olsun özgür irademiz etkilenmez diyebilir miyiz?

*”Özgür irademiz elde olmayan şartlardan ve genetik yapımızdan etkilenir” diyorsak o zaman tercihlerimizin kötülüğe neden olmasından ne derece sorumluluk sahibi olabiliriz?

*Özgür iradeden tam olarak ne anlamalıyız?

Psikolojik Danışman- Eğitimci/Yazar