Ey eli nasırlı, yüzü yanık, gömleği ütüsüz, sakalı bir karış, umudu büyük, cebi boş kardeşim; çiftçim benim…
Ey anadan, babadan olmasa da kaderinden yetim, ömrünü borç içinde geçiren, öğün saati karışık, gözü tok, kavgası kendisiyle olan yoldaşım; çiftçim benim…
Ey toprağını ekemeyen, ekse bile mahsulünü satamayan, yüreği sıcak, suratı buz gibi olan dostum, çiftçim benim…
Ben çiftçiyim!
Karadeniz’de fındığım çünkü, çay… Ege’de üzüm, ayçiçeği, zeytinim. Akdeniz’de muz, portakal… Doğu’da tütünüm. Isparta’da gül, Amasya’da elma, Manisa’da kavun, Diyarbakır’da karpuzum. Antep’te fıstık, Çankırı’da pancar, Yozgat’ta soğanım. Nevşehir’de patates, Malatya’da kaysıyım. Çukurova’da pamuk, Konya’da buğday, Bursa’da şeftali… Oğuzlar, Adilcevaz, Kaman’da ceviz, Kalecik’te ayva, Beypazarı’nda havucum. Ayaş’ta domatesim, dut; Ankara’da armudum…
Ben çiftçiyim!
Oluk oluk akar kırk liralık mazotum. Tarlada elli bin liralık pulluk, yolda iki yüz binlik römork, bedevadan emeğim, gücü en zayıf olan tam bir milyonluk çift çekerim. Ucuz alın teri, pahalısından helal kazancım. Tonu yirmi beş bin lira olan gübreyim. İthal tohum, ithal saman, parasız tozum, satılık toprak…
Bir ruhum vardı bir zamanlar. Hani milletin efendisi, ambarın gür sesi olan…
Ülkenin merkez bankası, Anadolu’nun nefesiydim.
Ziraatin görev zararı yazan bankası, birilerinin yarım ağzında dolaşıp duran sözde kankası.
Değersizim, ben çiftçiyim.
Nasıl?
Odam var sendikam yok çünkü. Vekilim var sahibim yok. Mahsulüm var alan yok. İcra dosyaları tepemde.
Evde bebe belki beddua üstüne beddua ediyor. Tarım kredi malını, mülkümü alıp alıp gidiyor.
İktidar medyasını izliyorum görüyorum ki çok zenginim, ne köyde var diyorum ne şehirde, ne de dünyada dengim.
Başka yere bakmıyorum, cennetimi yakmıyorum.
Doktora gidiyorum paralı, çok pahalı; altımda bir çul, hani kim kaybetmiş, hani nerede koltuk, kilim, halı?
Köyde okul yok, şehirde kiralar çok…
Oğlan evlenecek, geldi geçiyor yaşı, hanım duvarlara vuruyor saçı, başı…
Sonra!
Hop oturup hop kalkıyorum.
Çünkü ineklerim vardı kesildi. Ağılda koyun, avluda keçi, kümeste tavuk eksildi.
Olsun, elim yine de başkasına gitmiyor. Bu yüzden derdim de bitmiyor, çilem de…
Neden?
Oy zamanı efendi oluyorum, bey, paşa; doy zamanı kulum, köle oluyorum, hâşâ ki hâşâ…
Hocam yüreğine emeğine sağlık tam çiftçinin çilesini anlatmışsın çok güzel olmuş birde emekliden memur emeklisinden değilde şu askari ücretle çalışıyor gözüken pirimi eksik yatan emeklilerden emekli maaşını en az alan emekliden şu kırk günde A dan Z Her şeye en az %50 ile
% 100 arasın da zam gelip de sigorta emeklilerine zam gelmeyen ve aldığı paraların bu zamlarla birlik maaşları pul olan emeklilerden bahsedin sizin kalem ve yüreğinizle ortaya güzel bir şey çıkacağından eminim bu arada memur emeklilerine bir şey demiyorum da yalnız memur emeklisine ayrı zam işçi emeklilerine ayrı bir oranda zam zoruma gidiyor. Sanki işçi emeklileri bu ülkenin vatandaşı değil ve her şeye gelen zamlardan etkilenmiyor şimdiden teşekkür ediyorum. Saygılarımla selamlar