MEB, öğretmen atamaz da ne yapar? – Yusuf İpekli Yazdı

MEB, öğretmen atamaz da ne yapar? – Yusuf İpekli Yazdı
Yayınlama: 21.04.2024 18:58
A+
A-

Köy enstitüleri gibi aydınlanma devriminin mimarı olduğu için eğitim tarihimize damgasını vurmuş Hasan Ali Yücel’in oturduğu koltukta oturan Milli Eğitim Bakanı öğretmen bile atayamazsa ne iş yapar?

Cumhuriyete düşman, Atatürk’e düşman, kadına düşman dinci tarikat, cemaat ve vakıflara kaynak aktarır, onların hurafelerden beslenen çağ dışı sözde âlimlerine iş bulur.

76. Madde ile şube müdürü atar. Bu atamalar yasalara aykırı olduğu için yargıdan döner.

Ses bayrağımız Türkçe’nin yerine arapçayı özendirir, bilimi öcü gibi görür.

Genel müdür yardımcılığını, daire başkanlığını kaldırır. Bu kadroları sonra yeniden ihdas eder.

Öğretmen liselerini, anadolu liselerini kaldırır, proje okulu açar, MESEM açar. Açılan bu kurumlar ne yazık ki, MEB’in ağzına yüzüne bulaşır. Buralara yandaş, ilahiyatçı müdür atar.

Atatürkçülük dersini pasifize eder, dindar ve kindar nesil yetiştirmek için çaba harcar. Bu niyetleri geri teper, karşımıza deist ve ateist bir nesil çıkar, millet dinden, imandan soğur.

Çocuk, geleceğimiz; pedagoji, psikoloji, teknoloji; eleştirel düşünce, pozitivist yaklaşım, analitik bakış açısı umurunda olmadığı gibi öğretmen bile atamaz, öğretmen bile atayamaz.

23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekim onun için bir anlam ifade etmez. Türküm demeyi ırkçılık olarak görülür. Demokrasi onun için sadece bir araçtır.

Özel okul ve rehabilitasyon merkezi öğretmenlerinin taban ücret uygulamasını kaldırır, onları önce patronların iki dudağının arasına, sonra ise açlığa ve sefalete terk eder.

O zaman üst akla ve onun sekreteri gibi çalışmaya çalışan Milli Eğitim Bakanına sormak gerekir.

Sen; atan(a)mayan öğretmen oldun mu hiç?

Ya atanamayan öğretmenin anası, babası, kardeşi…

Senin işsiz kalan çocuğun oldu mu peki?

Hem de diplomalı işsiz kalan çocuğun…?

Sahi sen, yazılı sınavdan yüksek puan alıp mülakatta elenen evlada sahip misin?

Bilmezsin, bilmediğin için çok rahat bir biçimde “bir miktar öğretmen atayacağız” diye diye ipe un sermeye devam edersin.

Zira atanmayan öğretmenler diyor ki, “Atanma umudum kalmadı. Üç harfli markette kasiyerim. Atanamadım, inşaatta çalışıyorum. Sınıfta benim gibi yoksul olan bir çocuğun kalbine dokunmak istiyordum ama olmadı, olmuyor.”

Ne acıdır ki, bu memlekette atanamadığı için cebine kahır dolu not yazan onlarca öğretmen intihar etti.

Daha bir iki gün önce en çok ihtiyaç duyulan alan olan özel eğitim öğretmeni bir öğrencim mesaj attı, “Yakın zamanda bir atama olur mu hocam. Aylar oldu bir açıklama yok. İş arıyorum, malesef. Babamdan harçlık istemek ağrıma gidiyor. Ne yapacağını şaşırdım gitti.”

Oturup düşündüm. Acaba derken açıklama atom bombası gibi patladı: “Yakın zamanda bir miktar öğretmen atayacağız.”

Öğretmenden çoban olur mu demeyin. Atanma meselesi çok bilinmeyenli denkleme dönüşürse öğretmenden çoban da olur, çıban da…

Ya sizce, ya sizce!

1964 yılında Ankara İli Kalecik İlçesinde doğdu. Çiftçi bir ailenin çocuğu. 1985 yılında mesleğe ilkokul öğretmeni olarak başladı. Türkçe öğretmeni oldu. 20 yıl okul müdürlüğü yaptı. 35 yıl emek verdikten sonra emekli oldu. Özel eğitim alanında 3 yıl müdür olarak özel sektörde çalıştı. Halen özel eğitim öğretmeni olarak görev yapıyor. Makale, inceleme ve araştırmaları Öğretmen Dünyası, ABECE, Eğitim Yaşam, Çağdaş Eğitim dergilerinde yayımlandı. Kalecik Gazetesinde 10 yıl köşe yazarlığı yaptı. Halen HANHANA isimli kültür ve sanat dergisinin editörüdür. Şiirlerini, 1. Çığlığa çağrı 2. Sensiz akşamların yorgun geceleri 3. Gökyüzüne kafa tutan sağanak; AB projesiyle gittiği Avrupa izlenimlerini, "Okulumuz Avrupa" da isimiyle kitaplaştırdı. Basıma hazır kitap taslakları mevcut. Evli, 2 çocuğu, 3 torunu var.