Yıllarca sandık ki, demokrasi sandıkta tecelli eder.
Meğer sandığımızla kalmışız.
Öyle olsaydı batmış, bitmiş ekonomiye, açlığa rağmen, kullanılan OY realiteyle çelişir miydi?
Gerçi mühürsüz oy pusulasının, isteği sonucu veren bilişim teknolojisinin etkin olduğu sistemde konuyu tartışmak ne kadar doğru bilmiyorum ama, yine de; “Sandık, ah sandık!”.
Yatağa aç girenler oy kabinine girince mührü sahte videoların, yalan beyanların, vadedilen cennet tapularının etkisiyle olsa gerek, yatağa aç girmesine sebep olanlara basıyor.
Ne dersiniz, katiline aşık olmak böyle bir şey demek ki…
Katiline aşık olmak deyince aklıma hep Süleyman Demirel gelir.
Bizim 78 kuşağı yıllardır yaşanan bütün olumsuzlukların sebebi olarak Demirel’i görür, Demirel’i bilirdik.
Arkasından derdik ki, ben çocuktum Demirel vardı, çocuğumun çocuğu oldu hala Demirel var”.
Şimdi merak ediyorum X, Y, Z kuşağı bugün yaşananlar için ne diyecek, kimi, niçin sorumlu tutacak?
Tam da burada daldan dala konuyorsun demezseniz önce bir tespit yapacağım sonra bir soru soracağım.
Günün yorgunluğu ve yoğunluğu içinde geldiğimiz evimizde yağsız yüzsüz, tatsız tuzsuz, çıkla yediğimiz yemeğin ağırlığı içinde koltuğa kurulduk değil mi?
Siyasal tercihimize göre yandaş ya da muhalif bir kanalı açtık, izliyoruz.
Hangi kanal olursa olsun tartışmanın konusu CHP veya CeHaPe…
Mevzu belli.
Dört yıl sonra yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminde son yerel seçimlerin birinci partisi olan CHP, ahmak davası mağduru Ekrem İmamoğlu’nu mu aday gösterecek, yoksa yükselen bir değer olarak siyaset sahnesine derin ve ferahlatıcı bir nefes aldıran Mansur Yavaş’ı mı?
Yandaş medyanın ya da onun sözde ekran yüzlerinin amacı belli. İmamoğlu öne çıksın, Mansur Yavaş kızsın. Küserek CHP’den istifa edip küçük bir partinden veya bağımsız aday olsun, meydan Erdoğan’a kalsın.
Olur mu?
Söz konusu AKP ve siyasi taktisyen Erdoğan olunca belki…
Bulunduğu her makama mücadele ede ede, bileğinin hakkıyla ve devletin bahçesine sevgi tohumları eke eke gelen Mansur Yavaş aklı selim davranır, AKP’nin bu basit oyununa gelmez.
Nasıl?
Önceliği açlık olan halk kabinde açlığı unutup cennetten alacağı tapuya, sahte videolara, yalan vaatlere oy veriyor mu, vermiyor mu?
Soru şu: “CHP’nin cumhurbaşkanlığı için iki güçlü adayı var. Biri sevdam dediği İstanbul’da Erdoğan’ı ve onunla birlikte minik, minicik ortaklarını üç kere yenen İmamoğlu; diğeri yine Erdoğan’la minik, minicik ortaklarını Ankara’da iki kere, hem de eze eze yenen Mansur Yavaş. Peki AKP’nin adayı kim?”
Erdoğan mı dediniz?
Vallahi mi?Haydi canım sen de…
Çünkü Erdoğan emekli olacak. Çünkü O’nun cumhurbaşkanlığının son dönemi. Erken ya da zamanında yapılacak seçimde çok istediği halde yeniden aday ol(a)mayacak.
Aday olamayacak çünkü, Anayasal engel söz konusu. Sözün bittiği, denizin tükendiği yerdeyiz. Hiç bir güç bu saatten sonra yasaları çiğnemez, çiğneyemez. Yüksek yargı da, bürokrasi de gücün bittiğini görünce gücü terk eder. Gemiyi en önce kaptanın en güvendiği tayfa batırır. Unutmayın ki, “sen de mi Brutus” diyen Sezar her zaman haklı çıkmıştır.
Aday olmayacak çünkü, kaybedeceğini biliyor. O, akıllıdır, kaybedeceği seçime girmez.
İşe yarar mı bilmiyorum ama, olsa olsa yeni dönem için taktik geliştirip pazarlık yapar.
O halde muhalefet yüzü görmediği için, üstelik din istismarı yaptığından henüz partilileşemeyen AKP’nin Cumhurbaşkanı adayı kim?
Din demişken sanırım dinin akıldan ve bilimden ne kadar korktuğunu belirtmeme gerek yok.
Ne ne ne…
İnsanlar belki ölüm korkusundan dolayı belki ruh dinginliğine ulaşmak için varolduğu günden beri inancı ihtiyaç olarak görmüştür.
Önce ateşe tapan insan akıl ve bilim yoluyla suyun ateşi söndürdüğünü tespit edince suya tapmış, suyun gücünü keşfedince de aya, güneşe inanmıştır.
Bilim, ayı ve güneşi de çözünce başka ilah arayışına girerek mevcut inanç yapısına ulaşmıştır.
Bilimsel veriler yarın bir gün nasıl ortaya çıkar, nasıl belirleyici olur bilmiyorum ama din – bilim çatışmasının temel nedeni dinin bilimden çekindiğidir, korktuğudur.
Öyle olmasa bilimin verileriyle rönesans ve reformu bilimsel temele oturtanlar dini referans almaktan kurtulur muydu?
Neyse konuya dönüp devam edelim?
Doğulu toplumların lider odaklı olduğu gerçeğinden yola çıkarak sesli düşünüp bir daha soruyorum, AKP’de cumhurbaşkanlığı yapacak karizmatik bir lider adayı var mı?
Yoksa, niye yok?
Çünkü mutlak güç başka bir mutlak güç istemez.
Menderes’ten sonra Demokrat Parti, Demirel’den sonra Doğru Yol Partisi, Özal’dan sonra Anavatan Partisi ne olduysa AKP de aynı yolun yolcusu olacaktır.
Oy ne kadar etki altına alınırsa alınsın boş tencere götürür. Gelir sandığın ortasına oturur.
Sonra kurtuluruz.
Sen, ben, biz, hepimiz kurtuluruz.
Peki, o gün bayram günü olur mu?
Neden olmasın azizim, neden olmasın…