Sivas Katliamının 31.Yılında ‘Kanlı 1993 Yılından Unuttuklarımız’

Yazı ilk olarak 2 Temmuz 2023 yılında, Sivas katliamının 30.yılında yayınlanmıştı. Güncelliğini koruması nedeni ile okumayanlar için tekrar, okuyanlar içinde hatırlatmak amacıyla tekrar paylaşıyorum…

Sivas Katliamının 31.Yılında ‘Kanlı 1993 Yılından Unuttuklarımız’
Yayınlama: 02.07.2024 18:30
A+
A-

1993 yılı  tarihe Siyasi suikastlar, cinayetler, PKK katliamları, şüpheli ölümlerle geçti. Yaşanan birçok olay aydınlatılamadı. O günlerden arda kalan tek bir gerçek vardı, o da bu ülkeyi birileri iyice dibe çekmek istiyordu.

1993 yılı, dev bir uyuşturucu operasyonu haberi ile başlamıştı. Operasyonun hedefinde 11 ton uyuşturucu taşıyan Lucky-S adlı Panama bandıralı bir gemi vardı.
Türk SAT (Su Altı Taarruz) komandolarınca 7 Ocak sabaha karşı 03.00 sularında operasyonun düğmesine basıldı. Gemi kısa sürede 11 ton uyuşturucuyla ele geçirildi.
1993’ün nasıl bir yıl olacağının ilk işareti o operasyon oldu. Ardında birçok soru işareti ve söylenti bırakırken, uyuşturucu kartellerini yani mafyayı derinden sarsmıştı. Belki de hepsi bir oyundan ibaretti.

24 Ocak 1993’te Türkiye kabus gibi bir güne uyandı. Evinden çıkan Gazeteci yazar Uğur Mumcu aracına binip kontağı çevirdiğinde, patlayan bomba sonucu hayatını kaybetti.
O günlerde Kürt dosyası üzerinde çalışan Mumcu’nun öldürülmesi, aradan geçen onca yıla rağmen aydınlatılamadı. Suikastı İslami örgütler üstlendi. Arkasında MOSSAD ve kontrgerillanın olduğu da iddia edildi.
Cinayetin ikinci günü “Mumcu, MİT’le PKK ilişkisini araştırıyordu” diyen Milliyet’in manşetleri 1 hafta sonra “Suikastlar İran işi”, “Türkiye’de İran dosyası”, “Katiller İran yapımı”na dönüştü.

 28 Ocak 1993’te hedef bu kez Musevi iş adamı Jak Kamhi’ydi.Kamhi, İstanbul Beylerbeyi’ndeki evinin önünde, “hazırlıklıydım” dediği suikast girişiminden yara almadan kurtuldu. İddianameyi hazırlayan savcı, “İslami Hareket Süreci” adlı silahlı terör örgütünü işaret etti. Yaşar Polat ve Kamil Aşkın, anayasal düzeni ortadan kaldırmak suçundan müebbet hapse çarptırıldı.
O dönem silahlı suikastlara kazalar da eklenmeye başladı.
5 Şubat 1993’te ANAP’ın genç ve yetenekli isimlerinden, dönemin Maliye Bakanı Adnan Kahveci, Bolu-Gerede’de sır dolu bir trafik kazasında eşi ve kızıyla birlikte öldü.
Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis de 17 Şubat 1993’teki bir uçak kazasında hayatını kaybetti.Uçağın neden düştüğü bir türlü aydınlatılamadı. O dönem Turgut Özal’a terör konusunda rapor sunan iki isim vardı. Biri Org. Eşref Bitlis, diğeri Adnan Kahveci. Ortak rapor hazırlamaları istenen Bitlis ve Kahveci 12 gün arayla hayatını kaybetti.
Birileri terörden nemalanıyor ve bu belanın bitmesini istemiyordu. Bu uğurda en yüksek makamdaki insanı bile öldüreceklerdi.
Terörist başı Abdullah Öcalan 16 Nisan’da süresiz ateşkes ilan ettiğini duyurdu, ancak açıklamayı 17 Nisan günü Şam’da yapacaktı. Gazeteciler ve milletvekilleri o gün toplantıya katılmak için yola çıktılar.
Daha Şam’a ulaşmadan Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın sabah sporu yaparken kalp krizi geçirip öldüğü haberi geldi. Ölüm raporuna öyle yazıldı ama tam da o güne denk gelmesi, akıllarda hep soru işareti bıraktı
Turgut Özal’ın ölümüyle PKK tek taraflı yaptığı ateşkesi bozdu. 25 Mayıs 1993 günü Bingöl-Elazığ yolunda 33 silahsız askeri şehit etmekle başladı katliamlarına.
PKK’nın kanlı eylemleri yıl boyu sürdü, onlarca asker şehit edildi. Temmuz’a gelindiğinde Sivas ve Erzincan olayların merkezine oturdu.

2 TEMMUZ 1993 SİVAS KATLİAMI

En önemli gelişmelerden biri, Çiller-İnönü koalisyon hükümetinin güven oylamasından önce yaşanıyordu. Sivas olaylarında 37 kişi hayatını kaybetti.

Olaydan bir gün önce “cihat” çağrısı yapılan “Müslümanlar” imzalı bildirinin, Cuma namazından önce dağıtılması, Sivas olaylarının planlı bir eylem olduğunu göstermektedir. Göstericilerin “Şeriat istiyoruz”; “Müslüman Türkiye”; “Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak”; “Dinsiz Vali istifa”; “Vali gidecek, şeriat gelecek” sloganları dikkat çekiciydi.

DYP_SHP Koalisyon hükümeti Sivas valisi, belediye başkanını ve emniyet müdürünü görevden aldı.

Günümüzde sosyal medyada yazdığı yazılarla tanınan ve Doğru Parti Genel Başkanı olduğunu iddia eden dönemin Sağlık Bakanı Rifat Serdaroğlu ve yine dönemin içişleri bakanı Mehmet Gazioğlu’nun katliamdan 2 gün sonra Sivas’a gittikleri ve Valilikten dışarıya çıkmadıkları dönemin tanıkları tarafından iddia edildi.

DYP ve SHP kanadı, Sivas olaylarına farklı bir bakış açısıyla yaklaştılar. DYP, Aziz Nesin ve ortamın gerginliğini gerekçe gösterirken, Sivas Valisi Ahmet Karabilgin’i sorumlu tuttu. SHP ise yaşananları laikliğe karşı planlı bir saldırı olarak değerlendirdi ve SHP Genel Sekreteri Cevdet Selvi, SHP Grup Başkanvekili Ercan Karakaş, İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu’nun istifasını istedi. Ankara’da düzenlenen cenaze törenlerine, başta SHP Genel Başkanıve Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü olmak üzere çok sayıda SHP’li katılırken,DYP’den hiç kimse törenlere iştirak etmedi.

BAŞBAĞLAR KATLİAMI

Madımak’tan 3 gün sonra 5 Temmuz 1993’te, bu kez Erzincan Kemaliye’ye bağlı Başbağlar köyünde 33 masum kurşuna dizildi, köy yakıldı. 1 saati aşkın PKK propagandası yapan terörist grup, daha sonra meydana topladığı 28 erkeği kurşuna dizdi.
Aralarında kadınların da olduğu 5 kişi sığındıkları evlerin ateşe verilmesiyle yakılarak öldürüldü. Öcalan mahkemede, saldırının örgütün yerel sorumlularından “Doktor Baran” kod adlı biri tarafından düzenlendiğini söyledi.

Sanki görünmez bir elin düğmeye basmasıyla başlayan 1993 yılı, ardında bir sürü soru işareti ve acı bırakarak son buldu.O yıl akıllarda hiç bitmeyen yıl olarak kaldı. Ne terör azaldı, ne de faili meçhuller.
1993 yılından artakalan tek gerçek ise Türkiye’nin çok şey kaybettiğiydi. Acaba o dönem ne planlanmıştı? Bu işleri tezgahlayanların amacı neydi?

*Yazıda internet yayınlarından istifade edilmiştir

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR

 

 

Medya Siyaset Yayın Grubu Genel Yayın Yönetmeni. İş İnsanı