Yazı ilk olarak 2 Temmuz 2023 yılında, Sivas katliamının 30.yılında yayınlanmıştı. Güncelliğini koruması nedeni ile okumayanlar için tekrar, okuyanlar içinde hatırlatmak amacıyla tekrar paylaşıyorum…
1993 yılı, dev bir uyuşturucu operasyonu haberi ile başlamıştı. Operasyonun hedefinde 11 ton uyuşturucu taşıyan Lucky-S adlı Panama bandıralı bir gemi vardı.
Türk SAT (Su Altı Taarruz) komandolarınca 7 Ocak sabaha karşı 03.00 sularında operasyonun düğmesine basıldı. Gemi kısa sürede 11 ton uyuşturucuyla ele geçirildi.
1993’ün nasıl bir yıl olacağının ilk işareti o operasyon oldu. Ardında birçok soru işareti ve söylenti bırakırken, uyuşturucu kartellerini yani mafyayı derinden sarsmıştı. Belki de hepsi bir oyundan ibaretti.
24 Ocak 1993’te Türkiye kabus gibi bir güne uyandı. Evinden çıkan Gazeteci yazar Uğur Mumcu aracına binip kontağı çevirdiğinde, patlayan bomba sonucu hayatını kaybetti.
O günlerde Kürt dosyası üzerinde çalışan Mumcu’nun öldürülmesi, aradan geçen onca yıla rağmen aydınlatılamadı. Suikastı İslami örgütler üstlendi. Arkasında MOSSAD ve kontrgerillanın olduğu da iddia edildi.
Cinayetin ikinci günü “Mumcu, MİT’le PKK ilişkisini araştırıyordu” diyen Milliyet’in manşetleri 1 hafta sonra “Suikastlar İran işi”, “Türkiye’de İran dosyası”, “Katiller İran yapımı”na dönüştü.
En önemli gelişmelerden biri, Çiller-İnönü koalisyon hükümetinin güven oylamasından önce yaşanıyordu. Sivas olaylarında 37 kişi hayatını kaybetti.
Olaydan bir gün önce “cihat” çağrısı yapılan “Müslümanlar” imzalı bildirinin, Cuma namazından önce dağıtılması, Sivas olaylarının planlı bir eylem olduğunu göstermektedir. Göstericilerin “Şeriat istiyoruz”; “Müslüman Türkiye”; “Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak”; “Dinsiz Vali istifa”; “Vali gidecek, şeriat gelecek” sloganları dikkat çekiciydi.
DYP_SHP Koalisyon hükümeti Sivas valisi, belediye başkanını ve emniyet müdürünü görevden aldı.
Günümüzde sosyal medyada yazdığı yazılarla tanınan ve Doğru Parti Genel Başkanı olduğunu iddia eden dönemin Sağlık Bakanı Rifat Serdaroğlu ve yine dönemin içişleri bakanı Mehmet Gazioğlu’nun katliamdan 2 gün sonra Sivas’a gittikleri ve Valilikten dışarıya çıkmadıkları dönemin tanıkları tarafından iddia edildi.
DYP ve SHP kanadı, Sivas olaylarına farklı bir bakış açısıyla yaklaştılar. DYP, Aziz Nesin ve ortamın gerginliğini gerekçe gösterirken, Sivas Valisi Ahmet Karabilgin’i sorumlu tuttu. SHP ise yaşananları laikliğe karşı planlı bir saldırı olarak değerlendirdi ve SHP Genel Sekreteri Cevdet Selvi, SHP Grup Başkanvekili Ercan Karakaş, İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu’nun istifasını istedi. Ankara’da düzenlenen cenaze törenlerine, başta SHP Genel Başkanıve Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü olmak üzere çok sayıda SHP’li katılırken,DYP’den hiç kimse törenlere iştirak etmedi.
Madımak’tan 3 gün sonra 5 Temmuz 1993’te, bu kez Erzincan Kemaliye’ye bağlı Başbağlar köyünde 33 masum kurşuna dizildi, köy yakıldı. 1 saati aşkın PKK propagandası yapan terörist grup, daha sonra meydana topladığı 28 erkeği kurşuna dizdi.
Aralarında kadınların da olduğu 5 kişi sığındıkları evlerin ateşe verilmesiyle yakılarak öldürüldü. Öcalan mahkemede, saldırının örgütün yerel sorumlularından “Doktor Baran” kod adlı biri tarafından düzenlendiğini söyledi.
Sanki görünmez bir elin düğmeye basmasıyla başlayan 1993 yılı, ardında bir sürü soru işareti ve acı bırakarak son buldu.O yıl akıllarda hiç bitmeyen yıl olarak kaldı. Ne terör azaldı, ne de faili meçhuller.
1993 yılından artakalan tek gerçek ise Türkiye’nin çok şey kaybettiğiydi. Acaba o dönem ne planlanmıştı? Bu işleri tezgahlayanların amacı neydi?
*Yazıda internet yayınlarından istifade edilmiştir
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR