Tek Adam Rejimi, Yeni Osmanlıcılık

Tek Adam Rejimi, Yeni Osmanlıcılık
Yayınlama: 15.01.2021 21:00
Düzenleme: 02.08.2023 21:43
A+
A-

Anayasa kitaplarına baktığınız zaman mutlak monarşiyi,   yasama ve yürütme kuvvetlerinin hükümdarlarda toplandığı bir hükümet sistemi olarak tarif ederler. Bu sistemde, devlet içinde tek ve en yüksek otorite hükümdardır. Yasama yürütme ve hatta yargı yetkisi hükümdara aittir. Bu sistemde hükümdar kanun koymakta kanunları uygulamakta ve ortaya çıkan uyuşmazlıkları çözmektedir. Şüphesiz hükümdarlar bu yetkilerinin hepsini bizzat ve doğrudan doğruya kullanamaz. Bunlar için birtakım görevliler atar. Ancak bu görevlilerin hükümdar karşısında hiçbir bağımsızlıkları yoktur. Onlar hükümdarın memurudurlar.

Hükümdar bu görevlileri istediği zaman azledebilir ve onlara devrettiği yetkileri geri alabilir veya değiştirebilir.

Yukarda tanımını ve kısa açıklamasını yaptığımız mutlak monarşiyi, bugün ülkemizde uygulanan “Türk tipi başkanlık sistemi!”  ile karşılaştırdığımız takdirde bire bir  benzediğini  görürüz.

Ülkemizde uygulanan ucube Türk tipi başkanlık sistemi de aynen budur.

Mutlak monarşilerde olduğu gibi, Türk tipi ucube başkanlık sisteminde de yürütme ve yasama tek adam olan bir   siyasi partinin Genel Başkanına bağlıdır.

Hükümet üyeleri dediğimiz, kişiler bu ülkenin yüz yıldır alıştığımız bakanlar kurulu üyeleri değillerdir. Zira bunların Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı hiçbir sorumlulukları yoktur. Bunlar esasen bizim bildiğimiz, alıştığımız “Bakanlar” değillerdir. Bunlara olsa olsa Cumhurbaşkanının çeşitli konularda görev verdiği sekreterlerdir.    En fazla malahatgüzar olarak nitelene bilinirler.

Bu sekreterlerin herhangi bir fonksiyonları yoktur, tek başlarına bir karar alıp uygulama hakları ve şansları yoktur.

Tek adamın sarayda görev yapan danışmanları, bakan denilen sekreterlerden çok daha etkili ve yetkidirler.

Ülkemizde , adı bakan olan ama aslında sekreter olarak görev yapan bu kişilerin  hür iradeleriyle istifa etmek hakları bile yoktur. Hatırlanacağı üzere İçişleri Bakanı Soylu istifa etmişti de, istifası kabul edilmemişti. Halbuki istifa kabule bağlı değildir, tek taraflı bir irade açıklamasıdır. İstifa eden şahıs, bu iradesini kimsenin kabulüne sunmaz, ama bizde Tek Adamın, yani partili Cumhurbaşkanının “iznine” tabidir. Ama  tek adam istediği bakanı istediği zaman azledebilir.

Bu modeli ülkemize şaibeli bir referandum sonucu getirenler, bilerek ve isteyerek bir tek adam modeli dayatmışlardır. Bu tipik bir yeni Osmanlıcılık hayalidir. Osmanlıya öykünmek hadisesidir.

Bu modelin Türkiye’ye özgü başkanlık modeli olduğu  iddia ediliyor. Başkanlık modelinin bütün temel anlayışları, kuvvetler ayrımının hayata geçirilmesine  yönelik uygulamalar,  fren ve denge  düzenlemeleri , yetki paylaşımları, Başkanın alacağı kararların , yapacağı atamaların parlamentodan onay alması gibi temel düzenlemelerin hiçbirisi bize dayatılan Türkiye’ye özgü başkanlık sisteminde yoktur.

Getirilen düzen, hukukla demokrasiyle bağdaştırılamayacak keyfi bir hegemonya kurmaya yönelik bir düzenlemedir. Nitekim de öyle olmuştur.

Ama bu baskıcı tek adam rejimi yani mutlak monarşi sadece ülke yönetiminde değil,  siyasi partilerde de  uygulanmaktadır. Öncelikle siyasi partiler de demokratik bir yapıya kavuşturulmalıdır.

Bunu savunmadan yeni Osmanlıcık  hayalinin açığa vurumu olan bu sisteme karşı çıkmak, muhalefet partileri açısından  çok da inandırıcı olmamaktadır.

Tek adam rejimine karşı halkta umut yaratması gereken Cumhuriyet Halk Partisidir. Ama  devleti kuran, cumhuriyeti kuran bu parti, çok uzun zamandır bir kadro partisi olma niteliğini yitirmiş, bir genel başkan partisi, bir şahıs partisi kimliğine bürünmüştür. Bu  şahıs partisi kimliği partiden seçmeni kaçırtıcı bir rol oynamaktadır.

Bu durum diğer siyasi partiler içinde aynıdır. Bu nedenledir ki bu anayasadan şikayetçi olan siyasi parti yöneticileri,liderler Siyasi Partiler yasasının sadece %10 barajından şikayetçidirler. Bu yasa parti içi demokrasiyi yok ettiği için, tek adam olan parti genel başkanları  bunu eleştirmezler.

Bu ucube anayasaya, kötü siyasi partiler yasasına  sessiz kalan siyasetçiler toplumda inandırıcılıklarını yitiriyorlar.

Şahin Mengü, 4 Nisan 1948'de Kastamonu İnebolu'da doğdu. Avukat; Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Serbest avukat olarak çalıştı. Türkiye Barolar Birliği Genel Sekreteri ve Türk Eğitim Derneği Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı. İyi düzeyde İngilizce bilen Mengü, evli ve 2 çocuk babasıdır. 22 Temmuz 2007 Genel seçimlerinde CHP' den Manisa milletvekili seçilmiştir. Şahin Mengü (73) 20 Eylül 2021 tarihinde hayatını kaybetti.
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.