Bugünlerde ülkemize savaş var gerekçesi ile Suriye’den gelen SIĞINMACI /KAÇAK ve MÜLTECİLERin çeşitli bölgelerde boy gösteren sığındıkları Türkiye’de sokağa inip Türk’lere meydan okuyan Suriyeli Arap Irkçısı 515 Haşimi çetesi ARAP IRKÇILIĞI ve TÜRK DÜŞMANLIĞINI rahatça yapabiliyor.
Geçmişte Osmanlı’ya da, Arap isyanında yer almış Emevi Haşimi aşiretleri…
İktidar erklerinin geçmişte
Başkan Erdoğan:
“Siz Türkçülük yaparsanız benim Kürt kardeşimin de Kürtçülük yapma hakkı doğar. Bırakalım herkes kendi ırkı ile övünsün ama ırkçılık yapmasın ”
diyerek TÜRKÇÜLÜK YAPMAK IRKÇILIKTIR demişti.
İslam dininin ümmetçilik esasına göre ırkçılık yapmayı yasaklarken Osmanlıcı iktidarın ümmet kardeşleri IRKÇILIK ve TÜRK DÜŞMANLIĞI yapabiliyor.
Adında MİLLİYETÇİ sıfatı bulunan iktidar ortağının da görmezden geldiği bu çetelerin sokaklardaki meydan okumalarına sesi çıkmıyor.
Hangi milletin MİLLİYETÇİLİĞİ diye sormadan edemiyorum.
Bütün bunlara göz yummak gelecekte ülkemizin ARAP TERÖRÜ ile başı belada olacaktır.
***
Türkiye’de Siyasi İslamcı kadim şeriat aşıklarının arzusu, Türkiye’de büyük bir hızla İslam’a yönelmek, Arap kültürünü hakim kılmak ve beslenmek…
Bu arzunun altındaki sebep olarak
‘çarpıtma tarih ile’
Cumhuriyet döneminin Müslümanlara baskısından kurtulma isteği olarak yorumluyorlar ve bu algıyı pazarlayıp alıcısına satıyorlar.
Oysa İslam ve Araplaşmak farklı şeylerken tartışmanın bu noktasında İslamlaşma ile Araplaşma farkını ortaya net olarak koymak gerekir.
İslamlaşmak insanların İslam dininin kitabı olan Kuran’a ve dinin Peygamberi olan Hz. Muhammed’e yönelerek İslamın emrettiği gerekliliklere uyma politikasıdır esasındadır.
Araplaşmak ise Arap milletinin kültürünü, ananesini, dilini, stilini üstüne uydurmaya çalışmaktır.
Araplaşmanın ilk ve en önemli belirtisi ise çoğunluğun isim seçmede ki tercihidir.
Aslında çoğu ismin İslam ile alakası dahi yoktur.
İslamı benimseyen ülkeler de Muhammed, Ahmed, Ebubekir gibi İslam konusuyla yakından ilişkili isimler benimsenirken ülkemiz de İslamla alakası olmayan ancak Semitik bir dil olan Arapçaya mensup bir çok isim kullanılmaktadır.
Arapça dilinde ki sıfatları isim olarak koyma gayretimiz bizi İslama değil ,Araplığa yönlendirmektedir.
Örneğin sıklıkla rastlanan İrem ismi Kuran ve Sünnet ile yakın uzak alakası olmayışının dışında Arapça da olumsuz bir sıfat olan ‘yalancı cennet’ anlamında kullanılmaktadır.
Semitik ve ölmeye yüz tutan aslında sadece ‘din dili’ olduğu için ayakta zorla kalabilen Arapça düşkünlüğümüzün, İslamla zerre kadar alakası yoktur.
İslami STK larda, Kur’an kurslarında ve dahi televizyonlarda Kuran derslerine günümüzde daha sıklıkla rastlamaktayız.
Ancak tüm bu mecralarda yapılan iş esasında Kuran’ı anlamadan Arapça öğrenme faaliyetidir.
Bunları izleyen ve bu topluluklara katılan öğrenciler Kuran öğrenmeye çalışırken farkında olmadan esasında Semitik bir dil olan Arapçayı öğrenmektedirler.
Bu nedenle bu insanlar din kitabının ve Peygamberinin öğütlerine öğrenmek yerine Arapça öğrenmektedir…
Farkında bile olmadan….
Bu karışıklık dinin evi olan camilerde de sürüp gitmektedir.
Vaazlarda,Leyl-i Kadir (Kadir Gecesi),Dergah-ı İzzet (Yüksek Makam) gibi kelimeler kullanan müezzinler ve imamlar, esasında seslendikeleri cemaate hiçbir şey anlatmamaktadırlar.
Anlamadıkları kelimeleri ‘kutsal’ sanan insanımız ise Arapçayı olduğu gibi Kur’an kabul etmeye ısrarla devam etmektedirler.
Arapça , Kur’an değildir…!!!
İslam da ‘örtünme esası’ varken bunu nev’i açıkca ilan edilmemiştir.
Sarık ve cübbe İslami giyim olarak dayatılırken bunun esası yine örtünme esasıdır.
Örtünme esas, sarık ve cübbe esas değildir.
İslami bir tarif değil, Arap toplumunun örtünme seçimidir.
Bu tip giyimi İslam olgusu olarak almakta insanımızın bu
konuda ki ikilemlerinden biridir.
Emeviler dönemi
Arap ırkçılığının bariz yükseldiği bir dönemdir.
Öyle ki , o dönemde verilen bir çok fetva Arap ırkçılığını körüklemektedir.
Bugün bir Türkçülere yöneltilen ırkçılık suçlamasını , Araplar emeviler dönenimde tepe noktasına çıkarmış bugün Türkiye’nin de içinde bulunduğu güruha Araplaşmayı İslamlaşmak olarak kolayca pazarlamıştır.
Halife’nin mutlaka ama mutlaka Kureyşli olması fetvası halen Arap kaynaklarında geçmektedir.
Bu da Arapların ulusal milliyetçiliği de aşıp bölgesel ve hatta hemşehri
milliyetçiliğine dek indiklerinin bariz bir göstergesidir.
Yine Emeviler dönemin de Müslüman Arap kadınla, Müslüman ve arap olmayan bir erkeğin evlenemeyeceği yönünde verilen
fetva da Arap ırkçılığının ne kadar yüksekte olduğunu anlatmaya yeter.
Araplar bu gelişmiş ve takviye ırkçılıklarının meyvelerini topladıkları için mi bilinmez, diğer ırkların bu yönde ki gelişimlerini ‘islamı’ kullanarak engellemeye çalışırlar.
Arapların, bu denli yoğun Arap ırkçılığı faaliyetini yürütürken islamı rafa kaldırdıklarını görmek için esasında kılavuzda gerekmez.
Madem İslamiyet ırkçılığı yasaklıyordu, neden Emeviler bu kadar yoğun ırkçılığa girdi?
Köküne inersek;
Arap düşünürlere göre ,
Arap ırkçılığı 19.yyda Osmanlı’da Türkçülüğe karşı kurulmuş bir yapıdır.
Osmanlı bayrağı altında yaşayan Arapların korkuları bir tür yükselen Türkçülük akımına karşı koymak ve kendilerini korumak amacıyla yeşermiştir.
Eğer İttihat ve Terakki’nin Türkçülük akımı olmasa, Araplar da asla Arap milliyetçiliği yapmayacaklarmış.
Kaynak : Fevzi M. Najjar, “Nationalism and Socialism”. The Aralı World. From Nationalism to Revolution. Ed.Abdeen Jabara and J. Terry. Illinois, 1961, s.4-6;
Halbuki böyle bir durumun olmadığı bu savın geçersiz olduğunu Emevi dönemi yüksek ırkçılığı açıkca ortaya koyar.
Osmanlı’nın son döneminde değil kuruluşunda dahi Araplar ırkçıydı.
Ve bu hep böyle devam etti.
Hakkı Danişmend’in
“Türk ırkı Niçin Müslüman Olmuştur?”
isimli eserinde şöyle bahseder;
“…Arap eski devir edebiyatında ve tefsir de Türkler vahşi, kırıcı, yok edici bir canavar sürüsü olarak gösterilir.
Bu iftiralar o kadar yoğundur ki akıl ve mantık sınırlarını zorlamaya başlar.
Yamyamlık dahi vardır bu iftiralarda…”
Türkler ise bu manevi kıyıma ses etmemiş bilakis bize karşı hem edebiyatında hem biliminde olumsuz tutum takınan Arabı üstün tutmaya İslam kılıfı altında devam etmiştir.
Bu bakımdan sadece küçük düşürtücü sözler değil, aynı zamanda Türkün milliliğine, benliğine, diline ve her şeyine ölüm damgası vuran bir değer taşımıştır.
Bu tür İslami hükümler ve inançlar içerisinde Türk, benliğini, dilini ve her şeyini ihmal etmiş, kendi ulusal çıkarlarından ziyade, çoğu kez bunlara ters düşen İslami çıkarlar için her şeyini feda etmiştir.
Şeriat uygulaması içeresinde Türk, öylesine bir çıkmaza ve çaresizliğe saplanmıştır ki, bu düzenin bütün kötülüklerini yüklenmek zorunluğunda kalmıştır.
Arap, İslamın bütün olumsuzluklarının sorumluluğunu Türk’e yamamıştır.
Örneğin İslam uygarlığının İslam dini sayesinde yaratıldığını, fakat bu uygarlığın Türkler tarafından yok kılındığını,İslamda kölelik diye bir kuruluş olmadığını, fakat köleliğin Türkler tarafından İslama sokulduğunu; İslamın kadına hak ve değer tanıdığını, fakat bu hakların Türkler tarafından kaldırıldığını vs… inanılmaz bir kurnazlıkla iddia eder olmuştur.
Ve ancak Türk, tüm bu olumsuzluklara rağmen diline, töresine, adetine İslam kılıfıyla sokulan Arap ırkçılığını ve kültürünü görmemek için her türlü ağaç kovuğuna saklanır hale gelmiştir.
Günümüzde halen İslam kılıfıyla Araplaşma devam ederken, bir kısım TÜRK yine bütün bu olanlara sessiz başına geleceklerden habersiz Arap Irkçılığını , ümmet kardeşim çerçevesinde süsleyip raflarının baş köşesinde konumlandırıyor.
Bu gün Suriye,Afganistan,
Pakistan’dan ülkemiz sınırlarından elini kolunu sallayarak gelen ve ülkemize büyük külfet yükleyen SIĞINMACILARIN kırdıkları yumurta kırkı aştı.
Artık bugün değil dün itibari ile herkesin kendi ülkesine gitme vakti geldi de geçiyor bile…
Bu konuya Zafer Partisi lideri Prof.Dr.Ümit Özdağ dışında hassasiyet göstermeyen siyasilerin artık birlik olup iktidarın ülkemizin ve geleceğimizin ARAPLAŞMASINA HAYIR demeleri ve bu konuda harekete geçmeleri gerekmektedir.
Entegrasyon masallarından vazgeçin ve artık gereğini yapın!
Bu bir rica değil,
YÜCE TÜRK MİLLETİNİN talimatıdır…!
Aksi halde önümüzde dağ gibi var olan sorunların dışında devam eden bu tür taarruzlar ile DEVLETİMİZİN BÖLÜNMEZ BÜTÜNLÜĞÜ tehlikededir…!
Yüreğine sağlik