Tarihte savaşların, yıkımların, sömürgeleştirmenin nedeni olmuş, Rus İktisatçı Prof. Dr. Andrei Vladimirovich Anikin’in, 1978 yılında yayımlanan kitabına ‘’Gold-Yellow Devil’’ yani ‘’Altın-Sarı Şeytan’’ adını verdiği ‘’altın’’, sihirli gücünü nereden almaktadır?
M.Ö.500’lü yıllarda Likya Krallığınca altın, en küçük hacimde, en büyük değere sahip, dünya çapında bir değiş-tokuş aracına dönüşmüştür. İnsanoğlunun metallerle tanışmasından bu yana, insanın onlarla dansı hiç bitmemiş, değişen sadece eşlik eden olmuştur. Hep tartışılagelen, bireyler ve toplumlar üzerinde güçlü etkisi olan altın, uluslararası ilişkileri belirleyici bir unsur olmuştur.
Dünyada üretilen altının yüzde 46,5’i mücevherat, yüzde 24’ü yatırım, yüzde 23’ü Merkez Bankası ve diğer, yüzde 6,5’i teknolojide kullanılıyor.
Bu oranlara bakıldığında ‘’altın’’ın yüzde 93,5 gibi neredeyse tamamına yakın bir oranı diğer metalik ve endüstriyel minerallere göre bir ihtiyaçtan değil, mücevherat ve yatırım tutkusu için üretildiğini söyleyebiliriz. Gerekli olan elektronikte kullanımı sadece yüzde 6,5 dolayında.
Bu durum, altın, mücevheratta ve yatırımda kullanılmasa ne olur? Para altından yapılmasa ne kaybedilir? Öyleyse altına ihtiyaç var mı? Altın üretmeye gerek var mı? Elektronikte kullanılacak kadar altın dünyada ve Türkiye’de yetecek kadar mevcut hatta artar durumda. Öyleyse daha fazla altın üretmeye gerek yoktur.
Kullanım yönüyle bakıldığında Demir ve Bakır, ‘’altın’’dan daha değerlidir. Demir’i bina, köprü, inşasında, demiryolu rayları gibi her alanda, ancak altın’ın çoğu süs eşyası ve yatırım aracı olarak kullanılıyor.
Konuyu üretim ve çevre kriterleri bağlamında değerlendirmekte yarar vardır. Diğer metal madenlere göre altın madenciliğinde miktar olarak milyarlarca ton kaya yerinden sökülüp, kırılarak öğütülüyor, elde edilmesinde siyanür ve kimyasallar kullanılıyor, dolayısıyla doğal çevreye geri dönüşü olmayan zararlar veriyor.
Günümüzde bir yılda üretilen 3000 tondan fazla altının yüzde 90’ı siyanürle üretilmek zorunda. Bunun da su kaynakları, hava kalitesi, yaban hayatı, toprak kalitesi ve iklim üzerinde olumsuz etkileri oluyor. Toprak ve suya asit maden drenajı (asidik sular) ve kirletici kimyasallar sızıyor. Rüzgar ve gaz emisyonlarınca taşınan partiküller hava kalitesini bozuyor. Orman ve bitki örtüsünün, üst toprağın kaldırılması, faunanın yer değiştirmesi, kirleticilerin salınımı ve gürültü oluşturmasıyla çevreyi etkiliyor.
Suyu depolayan kayaların, suyu üreten ormanın ve bitki örtüsünün, biyolojik çeşitliliğin ortadan kaldırılması, havayı, suyu ve toprağı kirletmesi nedenleriyle altın madenciliğinin doğrudan ekosisteme, iklim değişikliği üzerine olumsuz etkileri oluyor.
İnsanoğlu, hayati olmayan mücevherat ve yatırım tutkusu yüzünden yaşam için gerekli suyu kaybediliyor.
‘’ALTIN’’ ÜRETİLMESİ ZORUNLU BİR MADEN DEĞİL
‘’Dünyada üretilen altının çoğu, külçe olarak üreten şirketlerin ülkelerindeki para kasalarında tutulmaktadır. Altın ticareti bir bakıma para ticareti olup, çoğu külçe halinde kıymetli metal olarak saklanmaya ve ziynet eşyası üretmeye yönelik üretilmektedir. Dünyada teknoloji için kullanılacak yeteri kadar altın üretilmiştir. Bundan sonra altın teknolojide kullanımı için üretilmesi zorunlu bir maden değildir’’.
Çok uluslu şirketler çoğu zaman üretim sürecini tamamlamadan ürettikleri hammaddeyi alıp gitmekte, geriye tahrip edilmiş bir arazi, suyu kirletilmiş ve ağaçları yok edilmiş bir doğa, ağır metaller ve siyanür başta olmak üzere kimyasallarla kirletilmiş topraklar bırakmaktadırlar.
Altın, devletler için kağıt para emisyonunun güvencesi ve milletlerarası bir ödeme aracı olarak büyük önem taşımaktadır. Mücevherat sektöründe ‘’altın’’ın genellikle gümüş, paladyum, bakır veya platin alaşımları; elektrik-elektronik endüstrisinde ise gümüş ve bakırı takip eden yüksek elektrik iletkenliği ile bağlantıları, terminalleri, baskı devreleri, transistörler ve yarı iletken sistemlerin kaplamasında yoğun olarak kullanılmaktadır.
ALTIN YATAKLARI
Türkiye’deki altın yatakları Ege, Doğu Karadeniz, İç Ege ile Doğu Anadolu’da yoğunluktadır. Faaliyette olan ve işletilen altın madenleri şunlardır.
Artvin ili Hot; Balıkesir ili Çoraklık, Kubaşlar, Kızıltepe ve İvrindi; Çanakkale ili Lapseki, Kirazlı ve Akbaba; Erzincan ili Çöpler; Eskişehir ili Kaymaz ve Sivrihisar; Gümüşhane ili Mastra, Midi ve Mescitli; İzmir ili Ovacık, Çukuralan, Efemçukuru ve Seferihisar; Kayseri; Himmetdede, Kaş ve Öksüt; Konya ili İnlice; Niğde ili Bolkardağ; Ordu ili Fatsa- Altıntepe; Sivas ili Bakırtepe; Uşak ili Kışladağ (Avrupa’nın en büyük altın madenidir).
Çanakkale’de Küçükdere, Madendağ; Ankara’da Gicik; Hatay’da Kisecikköy-Akıllıçay altın madenleri pasif durumdadır.
Türkiye’de İşletilebilir altın rezervi metal bazında toplam: 700 ton
Türkiye altın potansiyeli: Tahmini 6-7 bin ton
Altın rezervi tükenme ömrü: 45 yıldır.
Dünya altın rezervleri 2011 yılından itibaren ~50.000 ton’un üzerine çıkmıştır.
Türkiye çıkarılabilir altın miktarı 2019 yılı verilerine göre 1.446 ton olarak verilmiştir.
ALTIN ÜRETİMİ
Son 11 yılda toplam 370.7 ton altın üretilmiştir. 2019 yılı sonu itibariyle tarihsel süreçte Dünyada 197.575 ton altın üretilmiş ve bunun da üçte ikisinin 1950’den sonra gerçekleştiği ifade edilmektedir. Bu miktar altının 2020 yılı günlük fiyat ortalamaları değerinin 10.7 Trilyon Dolar ettiği ifade edilebilir.
Mücevheratta 92.947 ton,
Kişisel yatırım: 42.619 ton
Merkez Bankası 33.919 ton
Diğer: 28.090 ton altın kullanılmıştır.
Türkiye’nin altın üretimindeki payı 2019 yılında %1,05 olmuştur.
2022 yılında Dünya altın üretimim toplamı 3.612 ton olmuştur.
2023 yılında Dünya genelinde Madenlerden çıkarılan: 3644,4 ton, Geri dönüştürülen: 1237,3 ton olmak üzere 4.881,7 ton altın üretimi olmuştur.
2023 yılında Dünyada altının kullanıldığı alanlar Mücevher imalatı: 2168 ton, Külçe altın ve madeni para: 1189,5 ton, Teknolojide (elektronik, diş hekimliği): 297,8 ton kullanılmıştır.
Türkiye’de 2001 ile 2023 arasında toplam 488 ton altın üretilmiştir.
En fazla üretim 2020 yılında 42 ton, 2021 yılında 39,5 ton, 2022 yılında 31,5 ton, 2023 yılında 35,5 ton gerçekleşmiştir.
Türkiye 2021 yılında 5,5 Milyar Dolar altın ithalatı yapmışken bu oran 2022 yılında 20,4; 2023 yılında da 30,2 Milyar Dolara yükselmiştir (Altın Madencileri Derneği, 2024).
ÜRETİLEN ALTINLARA NE OLUYOR?
‘’Altın ticareti bir bakıma para ticareti olup çoğu külçe halinde kıymetli metal olarak saklanmaya ve ziynet eşyası üretmeye yönelik hareket görmektedir. Dünyada üretilen altının çoğu, külçe olarak üreten şirketlerin ülkelerinde para kasalarında tutulmaktadır’’.
ALTIN MADENCİLİĞİNDE KAMU YARARI BULUNMUYOR
Kamu yararı; Ulusun, toplumun gereksemelerini karşılayan, toplumun bütün çıkarlarını gerçekleştirmek amacıyla girişilen çalışmalar olarak tanımlanır. Günümüzde “kamu yararı” kavramı ile “toplum yararı”, “ortak çıkar”, “genel yarar” gibi kavramlar da aynı anlamda kullanılır. Kamu yararı ile “bireysel çıkar”dan farklı olarak “ortak toplumsal” bir fayda amaçlanmaktadır. Mevcut sistem içinde altın madenciliği her zaman tartışılacaktır. Madenler sosyal devlet anlayışıyla kamu yararı gözetilerek işletilmelidir (Torun, 2024)
Türkiye’de yabancı sermayeli altın madenciliği yapan şirketler;
‘’Çifte vergilendirmeyi önleme anlaşmaları çerçevesinde bazı vergileri kendi ülkelerinde ödemektedirler.
Ülkemizde Maden Kanun’unda öngörülen teşvikler ve ülkemizde uygulanan SGK, elektrik, istihdam, yatırım gibi diğer tüm teşviklerden yararlanmaktadırlar.
Ar-Ge teşviki ve KDV iadesi almaktadırlar.
Ürettikleri altın karşılığı olarak, ödedikleri devlet hakkının altın karşılığı düşüktür.
Ürettiklerini dolar ya da altın olarak alıp götürmektedirler (Torun, 2024)
Her zaman «kazanamadıklarını» ifade ediyorlar. Çok kazanmak için genellikle taşeronlarla çalışmakta, ekipmanı kiralamakta ya da ekipman kiralamayı taşeron aracılığı ile yaptırmaktadırlar.
Geride ağaçları kesilmiş, kimyasallarla kirletilmiş topraklar bırakılmaktadırlar.
Altın üreten yerli/yabancı sermayeli madencilik şirketleri devlete devlet hakkı olarak yüksek bedeller ödediklerini, az kar ettiklerini her fırsatta ifade etmektedirler’. Algıya yönelik bu söylemler doğru değildir.
Altın Madencileri Derneği web sayfasında ‘’Yeryüzündeki orman varlığını madencilere borçlu olduğumuzun farkında mıyız? Kömür, petrol, doğalgazın keşfi ormanları yok olmaktan kurtardı’’ diye mantığımızla alay eden bir ifade kullanılmaktadır.
ALTIN’DA DEVLET HAKKI
‘’Maden Kanunu’na göre; madencilik yapan şirketler belli oranlarda devlet hakkı ödemek durumundadır. Bu oran, altın madeninde üretilen madenin %5’idir. Ancak, gerçekte bu oran hiçbir şekilde uygulanmamaktadır.
Şöyle ki; Maden Kanunu Madde 14’e göre, altın ve benzer madenlerden Devlet Hakkı “ocak başı satış fiyatı” üzerinden alınmaktadır. Ocak başı fiyatı altının satış fiyatı olmayıp kanundaki tanımı; “… madenin ocakta üretiminden ilk satışının yapıldığı aşamaya kadar oluşan nakliye, zenginleştirme ve varsa farklı prosese ait kullanılan tesis ve ekipmanın amortismanı dahil giderler çıkarılarak oluşan fiyattır” şeklinde yapılmıştır.
Diğer taraftan Maden Kanunu’nun 9. maddesinde “… altın, gümüş ve platin için ise Devlet hakkının %40’ı alınmaz” denilmiştir. Bu iki madde birlikte değerlendirildiğinde altın üreten yabancı/yerli şirketler ülkemizde Devlet Hakkı olarak ürettikleri altının %5’ini değil %1’ ini bile ödememektedir. Örneğin; 10 ton/yıl altın üretildiğinde ve üretilen 10 ton altının 7 tonu maliyet olarak alındığında, ocak başı satış bedeli 10 – 7 = 3 ton altın karşılığıdır. 3 ton x %5 = 0.150 ton (150 kg) devlet hakkı olarak ödenecektir. (Torun, 2024)
Bu bedelin %40’ı da yine Maden Kanunu’na göre alınmayacaktır. 150 – (150 x %40) = 150 – 60 = 90 kg.
Yani çok iyimser bir hesaplamayla 10 ton altın üreten şirket, devlet hakkı olarak yaklaşık 90 kg altın ödemektedir. Bu oran %1 bile değildir. Bu şekilde yatırım yapan çokuluslu şirket, ucuz işçi çalıştırarak karını katlarken ürettiği altını sadece beyan ederek bildirir. Çünkü yasa böyledir ve yabancı şirketin beyanı doğru kabul edilir (Torun, 2024)
İliç, kalkınmada öncelikli 5. bölgede idi. Makine alımlarında KDV istisnası, gümrük vergisi muafiyeti, kurumlar vergisi ve gelir vergisi indirimi, 7 yıl boyunca sigorta primi işveren muafiyeti, yatırım yeri tahsisi, faiz desteği, 5 yıl emlak vergisi muafiyeti gibi teşviklerin yanı sıra özellikle yabancı şirketler, “yeni teknoloji getirme” gerekçesiyle TÜBİTAK’tan da teşvik alabilmekteydi (Torun, 2024)
İliç’teki altın şirketi şirketinin, 14 yılda 85 ton altın ürettiğini beyan ettiği belirtilmektedir. Bu miktardan Devlet hakkı yaklaşık 800 kg’a denk gelmektedir!
Altının onsu 2023 yılı itibariyle 1941 Dolar, İliç’teki bir ons altının üretim maliyetinin 645 Dolar olduğu belirtilmekte, buna göre bir ons altında 1300 Dolar kar kalmaktadır.
Altın Madencileri Derneğinin web sayfasında altın fiyatının 1901 ile 2000 ons arasında ve Devlet Hakkının %16,25 oranında olduğu belirtilmektedir. Bu oranın doğru olduğunu kabul etsek bile son 22 yılda 488 ton altın üretilmiş. Bunun %16,25’i 7.930 ton oluyor.
Yabancı şirketler, uluslararası tahkim yasalarına göre çalışma yapmakta. Bu çalışmaları yaparken devletlerarası anlaşmaların kendi yararına olan maddelerinden azami ölçüde yararlanmakta. Örneğin; Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması ile madenin üretildiği ülkede ya hiç vergi vermeme ya da daha az vergi verme avantajına kavuşmakta. Bu kapsamda anlaşma imzalanmış ülkelerin yabancı sermayeli şirketleri kendi ülkelerinde vergi ödemekte, üretim yapılan ülkeye vergi vermemektedir.
ALTIN ÜRETİLEN ÜLKELERDE GERİYE NE KALIYOR?
‘’ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi (USGS) tarafından yapılan açıklamada dünyadaki altın üretimi 2019 yılında 3.300 ton, 2020 yılında 3.200 ton, 2021 yılında 3.000 ton olarak gerçekleşmiştir. 2020 yılında dünyada yaklaşık 3.200 (ton)*1000 (kg)*1000 (gr) = 3.200.000.000 gr altın üretilmiştir. Ortalama 5 gr altın için 1 ton toprak işlenmiş, 650.000.000 ton / 2.5 ton/m3 ≈ 250.000.000 m3 toprak siyanürle kirletilmiştir. Kirletilmiş bu toprağın 3.300.000 m3 ’ü ülkemizdedir’’.
ALTIN MADENCİLİĞİ VE DOĞA TAHRİBATI
Doğa tahribatı en fazla altın üretiminde olmaktadır. Bir ya da iki gram altın için Bir ton, 100 gram altın için 100.000 ton, bir kilogram altın için Bir Milyon ton kayaç yerinden sökülmektedir.
Özellikle altın madenciliği son yıllarda doğaya ve çevreye verdiği zararlar, siyanürle altın işletmeciliği ve yabancı işletmecilerin rolü gereği gündemi meşgul etmektedir. Özel sektör eliyle yapılan başlıca altın üretimi olmak üzere, çeşitli madenlerin üretimi için onay verilmiş iken, oranı artacağı yerde giderek azalmaktadır. Bu kadar altın ocağı faaliyete geçmesine ve altın üretmesine rağmen bir türlü ekonomimize katkısı hissedilememektedir. Altın madenciliğinin refah düzeyimizdeki payı nedir, anlaşılamamıştır.
Cevherden altın elde etmek için Sodyum Siyanür başta olmak üzere Sülfürik asit, Nitrik asit, Sodyum hidroksit, Sodyum hidrosülfit, Sodyum metabisülfat, Hidrojen peroksit (%50’lik), Hidrojen peroksit, Sülfamik asit, Flokülant, Gliserin, Antiskalant, Boraks, Sodyum nitrat, Tablet tuz, Sodyum karbonat, Bakır sülfat, Demir sülfat, Sönmüş kireç, Aktive edilmiş karbon, Silika gibi kimyasallar kullanılır.
Bunlardan canlılar için başta siyanür olmak üzere, sülfürik asit, nitrik asit, sodyum hidroksit, hidrojen peroksit, sodyum hidrosülfit, sodyum metasülfit, sülfamik asit ve silika insan sağlığı ve ekolojik yaşam için risk taşır.
Kaya işlenip kimyasal açığa çıktığında pireler dahil ölür ve pirelerle beslenen diğer böcekler ve küçük hayvanlar da ölür, bu da tüm ekosistemi etkiler.
ALTIN MADENCİLİĞİ İLE NE OLUYOR?
Altın madenciliğinin çevresel etkilerini maddeler halinde sıralayacak olursak;
-Altın madenciliğinden kaynaklı asidik ve ağır metallerce zengin sular tarım topraklarını kirletir.
-Maden ocaklarıyla, arazinin fiziksel yapısı bozulur; toprağın erozyonu hızlanır.
-Yer altı ve üstü su dengesi bozulur.
-Tarım, orman ve rekreasyon alanları zarar görür.
-Patlatmalarla su kaynakları kaybolur; gürültü kirliliği olur.
-Patlatmalarla oluşan sarsıntıların tetiklediği heyelanlar olur.
-Tozlar havayı, toprağı ve suyu kirletir.
-Su kaynaklarının kuruması, bitkilere zararı, nakil yollarının açılması suretiyle trafik artışı ve yolların oluşturduğu parçalanma yaban hayata zararı olur.
-Altın ocakları terk edildikten sonra geride devasa çukurlar bırakılır; çevresinde koruma önlemi alınmadığından, insanlar ve hayvanlar için tehlike oluşturur.
-Terk edilen ocakların yerleşim yerlerine yakın olanları genellikle inşaat ve hafriyat atığı, katı çöp depolama alanı olarak kullanılır.
-Kontrolsüz ve denetimsiz olduğu çevreye verdiği zararlarından açıkça görülen altın ocakları faaliyetleriyle parça parça tükettiğimiz şey aslında tüm canlılara hayat veren, canlıların yaşamı için gerekli olan, toprak, gıda ve sudur.
Madencilik ve ilgili endüstriler bir ülkenin sosyo-ekonomik kalkınması için gereklidir. Ancak altın madenlerine özel olarak baktığımızda, bunların oluşturulması ve işletilmesinden kaynaklanan çevre üzerinde önemli olumsuz etkilerin olduğunu görebiliyoruz.
Madenler milyonlarca yılda yerkabuğunda oluşmuş ve bir daha yerine konulamayan ulusal değerlerimizdir. Her madenin olduğu gibi altın cevherinin de ömrü kısadır. Madenlerimiz Kamu eliyle, gerektiği kadar, tüm çevresel önlemler alınmak suretiyle yurt içinde işlenmelidir.
Ancak üretilmesi için siyanür ve kimyasallara ihtiyaç bulunan Ülke genelindeki altın madeni işletmeleri kapatılmalı ve ocaklar rehabilite edilmelidir. Altın’ üretilmesi zorunlu bir maden değil.
“Madeni kim üretiyor, bundan kimin kazancı var, üretilen madene ne oluyor, üretildiği yerde geride ne bırakılıyor, madenden kazanılanlar ülke insanının refahına, yaşam kalitesine yansıyor mu?” sorularını sorduğumuzda bunun cevabı gayet açıktır.
Fakirler kat, yat, uçak alamayacaklarına, her yıl araba modeli değiştiremeyeceklerine, pırlanta, altın, altın varaklı çatal, bıçak, koltuk alamayacaklarına göre sonuçta madeni tüketen, madenden yapılan ürünleri kullananlar, enerjiyi, hammaddeyi en fazla tüketenin de varsıllar olduğunu dolayısıyla, madencilik adı altında doğayı en çok tahrip edenlerin, çevre kirliğine yol açanların da, madeni çıkaranın da, işleyenin de, satanın da, madenden elde edilen malzemenin hangisinin kullanılacağını tayin edenin en fazla varsıllar, dolayısıyla maden üretilmesi sırasında ortaya çıkan çevre kirlenmesini yaratanların da varsıllar olduğunu, buna karşın doğayı, suyu, toprağı koruyanında varsıllar olmadığını söyleyebiliriz.
Elektronikte kullanılacak kadar altın Dünyada ve Türkiye’de yetecek kadar mevcut hatta artar durumda. Öyleyse elde edilmesi sırasında en çok doğa ve çevreyi kirleten altın’ı üretmeye gerek kalmamıştır.
Kaynaklar
Eşref Atabey. 2023. Madencilik ve Çevre. 196s. Sarmal Kitabevi. İstanbul.
Eşref Atabey. 2010. Türkiye’de İnsan Kaynaklı Unsurlar ve Çevresel Etkileri. MTA Yerbilimleri ve Kültür Serisi: 7, 286s.
Eşref Atabey. 2024. ’’Altın’’ madenciliğinin ekosistem ve iklime etkisi. https://www.bodrumguncelhaber.com/altin-madenciliginin-ekosistem-ve-iklime-etkisi/#google_vignette
‘’…’’ Mehmet Torun. 2024. İliç’te neler oluyor. https://www.birgun.net/makale/ilicte-neler-oluyor-507467
Altın Madencileri Derneği. https://altinmadencileri.org.tr/ Erişim: 26.2.2024.
MTA. 2020. Dünyada ve Türkiye’de Altın.
Necati Yıldız. 2022. Altın madenciliğinde algı yönetimi: Çevre ve siyanür… Ya ekonomik boyutu?
USGS, .Gold Statistics and Information. 2020. https://pubs.usgs.gov/periodicals/mcs2020/mcs2020-gold.pdf (erişildi: Ağustos 11, 2020)
World Gold Concil. 2020. https://www.gold.org/ (erişildi: Ağustos 11, 2020)