Boynu Bükükler – Melih Demirel Yazdı

Boynu Bükükler – Melih Demirel Yazdı
Yayınlama: 21.03.2025 20:07
A+
A-

Lise yılları. Elimde Turhan Feyizoğlu’nun ‘’Bizim Deniz’’ kitabı. Yaşım 15-16, Ankaralılar iyi bilir Dışkapı’da Rus pazarı vardır, oradan tedarik ettiğim yeşil bir parka ve postallarım… Nasıl etkilendiysem artık, kendimi 68 kuşağının devamı sanıyorum. Uğrak yer Kızılay, Konur sokak. Türk solunun bin bir çeşit fraksiyonu. Benim kafamda solculuk merkezde kalıyor ama, birde Karl Marx’a, Lenin’e, Stalin’e dadanınca merkezden radikale doğru bir eğilim kaçınılmaz oluyor. Benim kafamdaki solculuğun tartışılmazı Atatürk… Radikalde, Mao… Stalin. Dur diyorum sonra kendime, bu iş böyle olmaz… Ergenliğin verdiği ideolojik karmaşa ve bunalımlar. Yaş alıyorum. Yaş aldıkça Ziya Gökalp’de giriyor kütüphaneme, Nazım’da. Bir yandan Atsız ne demiş diye bakarken, diğer yandan Ahmed Arif’le dalıp gidiyorum. Halil İnalcık, Turan Dursun, Aziz Nesin, Ortaylı… Her bir taraftan, her bir görüşten kütüphanem zenginleştikçe yolda alıyorum kendi kendime. Çevrem ona göre büyüyor ve şekilleniyor. Gelmişim 20’lerin başları, tanı koyuyorum kendime. ‘’ Ben Emparyalizm ile hasım, ancak Sovyet diktasını da reddeden, Atatürk’ün işaret ettiği milliyetçilik kavramını ilke edinmiş, Nutuk ve Gençliğe hitabeyi baş ucuna referans diye koymuş, Deniz’in başlattığı Mustafa Kemal yürüyüşünü ‘’Tam Bağımsız Türkiye’’ tesis edilene dek sürdürmeyi de  kafaya koymuşum’’ ama işle, ama kalemle, ama haykırarak… Yıllar içinde Sol kavramından bunu idrak etmişim ; Yılmadan mücadele…

Sonra siyasette tescil yılları, CHP üyeliği. Kafamda Atatürk’ün partisini yine Atatürk’ün işaret ettiği gençlik idame ettirecek mottosu. Alışkınız tabi ideolojiden, zaten bizim memleketin solunun problemi de budur, ‘’Eleştiri’’ . Problem diyorum çünkü üç solcu masaya otursun günün sonunda o masadan üç parti kurma kararı çıkar, birleşemez. Mükemmeliyetçilik den değil, Romantik solculuktan. Her neyse zaman geçiyor, sağın solun bir önemi kalmadığı dönemlere girmişiz çoktan… Farkında da değiliz… 60’larda, 70’lerde, 80’lerde sağ- sol birbirini yerken, 6.Filo önünde secde edenlerin zehri sirayet etmiş her tarafımıza. İş işten geçtikten sonra atıyoruz kavgayı bir kenara. Deniz’ler için üzülürken, Önkuzu’lar içinde ah vah ediyoruz. Ali İsmail’in acısı hala yüreğimizde yaşarken, Fırat ile de kederleniyoruz. Sonra dönüp bakıyorum az da olsa yıllara, yol kazaları olmuşsa da bir kere bile eğilmemişiz. Karşıt görüş kavramı kocaman bir asparagasmış, ortak değeri Cumhuriyet ve Atatürk olanlar için…
Aynı mahallenin birisi A, birisi V diyen çocuklarıyız ama, aynı alfabede birleşip ortak cümle oluşturup ‘’Vatan’’ diyebiliyoruz. Bundan ötesi de yok zaten, günün sonunda savunduğumuz hiçbir değer için boynumuz bükülmemiş tek cepheye akın başlamış…

2025 Ocak ayı Medya Siyaset.com  başlangıcı. İdeolojik olarak sağdan soldan bakanlar ile oluşturulan ortak bir gönül ittifakı adı ; ATATÜRK ve CUMHURİYET. Derdimiz memleket.
Başlar dik, manifestomuz bir ; ‘’Gençliğe Hitabe’’ Kurucu değerlerin gölgesinde, yine kurucu değerlerin mirasına sahip çıkmak adına bir direniş hikayesi yazıyoruz, sonunun mutlak bir sevinçle sonuçlanacağı…

Nereye geldik? Yıllarca başımız eğilmediği için yaşadığımız gurura. Değerlerimizi savunurken, yıllar içinde tam zıttı hareket edip, karakterimizden, söylememizden  taviz vermemenin, satın alınmanın kıvancına. Boyun bükmemenin verdiği o yüce Erdeme. Güzel dostların varlığına  ve sırt sırta mücadelede verdikleri güvene…

Az bir zaman evvel…

İktidar ortağının  Genel Başkan Yardımcısı. Yani onların zamanında muhalefete itham ettikleri tabiriyle,  günümüzün ‘’Dem ile Demlenen’’ MHP’sinin. Gördünüz değil mi DEM Eş Başkanı kameralar önünde açıklama yaparken boynu bükük halini… Ne acı…

Birde, ben çok sevmem siyasette bu tabiri ama, ‘’Baba – Oğul’’ figürleri vardır. Ataların dediği gibi, siyaseten de olsa babaların   ahı vardır, tutar. Baba dara düşmüştür, oğul dedikleri kafasını öte yana çevirmiştir, babanın sırtına vurduğu hançerin kibriyle. Oğul dedikleri dara düşmüştür, baba oradadır destekle. Oğulun boynu bükülür mü bilinmez ama unutulmaması gereken şudur, siyaset baba – oğul ilişkisi olmaz. Çünkü siyasi  baba günü geldiğinde sadece ettiği ah ile kalmaz, hançerin hesabı başlar. O vakitten sonra oğlun boynu bükülse de, sahip çıkan bir baba artık olmaz. Kıssadan hisse, siyaset dediğimiz bu kurtlar sofrasında duygusallık aptallıktır.

Aslında baştan beri anlatmak istediğim ise;  Her neyi savunuyorsanız savunun, günün sonunda savunduğunuz şey sizin boynunuzu bükmesin.

Çünkü hayat, siyaset, politika… Boyun bükmeye değecek şeyler değildir.

Dimdik başlarımızla, bahara olan inancımızla, güzel aydınlık yarınlara…

Esen kalın.

1994 Ankara doğumlu. Eskişehir Anadolu Üniversitesi Maliye bölümü mezunu. Evli, bir kız çocuğu babası.