Geliyor Mansur Baba ile gelmekte olan gerisi yalan dolan – Yusuf İpekli Yazdı

Geliyor Mansur Baba ile gelmekte olan gerisi yalan dolan – Yusuf İpekli Yazdı
Yayınlama: 19.08.2024 21:23
A+
A-

Başlangıç için doğru soru şu…

Garp cephesinde değişen bir şey var mı?

Boyalı basının satılmış kalemleri açısından çağ atlıyoruz.

Hayatın kendisi açısından yok!

Haydi normalleşme kapsamında yumuşasın, “göstermelik”.

Esasen bazen ucundan kıyısından ecicik var, bazen uzaktan da yok, yakından da…

Neden?

Sadece ağaçların, ormanların, hayvanların, börtü böceğin değil yurtsever her bireyin yüreğinin yandığı şu günlerde, yapay gündem gazi mecliste oluşan ve gazi  meclisin tarihine kara lekeyle geçecek olan görüntülere rağmen hızla değişiyor ama Türkiye’nin, güzel ülkemin, güzel insanlarının gündemi hiç değişmiyor, hep aynı.

Açlık, yoksulluk, kaos, rant, yasak…

Senaryo aynı…

Her yıl bu mevsimde oluşan orman yangınları şu günlerde gündemimizin birinci sırasında.

Haklısınız, gündem gayet doğal, inan olsun benim de ciğerlerim yanıyor.

İnsanlığımdan utanıyorum.

Utanıyorum zira önlem alınmıyor, ders çıkarılmıyor, yatırım yapılmıyor, gün bile kurtarılmıyor biliyor musunuz, gün bile kurtarılamıyor.

Oysa daha dün biz ne öğretirdik sınıflarda öğrencilerimize.

“Tohumlar fidana

Fidanlar ağaca

Ağaçlar ormana

Dönmeli yurdumda…

Yuvadır kuşlara,

Örtüdür toprağa,

Can verir doğaya,

Ormanlar yurdumda.

Bir tek dal kırmadan,

Ormansız kalmadan,

Her insan bir fidan,

Dikmeli yurdumda.”

Ah ki, ne ah!

Bilim diyor ki, orman yangınlarının yüzde doksan beşi insan kaynaklı. Yüzde üçü yıldırımdan, yüzde biri elektrik kontağından çıkıyor. Yüzde biri ise diğer nedenlerden…

Bilim insanlarının bir kısmının bu konuda görüşleri şöyle.

Yangına neden olan bireylere terör eylemi kapsamında ağır hapis cezası verelim. Yetmez mal varlıklarına el koyalım.

Tam bir Türkiye gerçeği…

Bu görüş tam bir Türkiye gerçeği çünkü, bir bakıyorsunuz gece yarısı Resmi Gazeteye A ili B ilçesinin aşağıda koordinatları gösterilen alanı orman olma vasfından çıkarılmıştır.

Gerekçe.

Gerekçe yok.

Burada doğru soru şu olmalı: “Bir arazinin orman vasfından çıkarılması, sonra bu arazinin konut alanı gibi ranta açılması insandan kaynaklı orman yangınından daha mı masum?”

Öte yandan bir kısım bilim insanı da diyor ki, meselenin çözüm noktası belli, EĞİTİM.

Katılıyorum.

Ağaç yaş iken eğilir. Çocuğa küçük yaşlarda ağaç sevgisi, orman güzelliği, tabiat aşkı öğretirseniz doğru olur, iyi olur, orman yangınları önlenir.

Bakınız bu konuda Gülümser Baysal isimli öğrencim günümüzden kırk önce, beşinci sınıfta iken yazdığı ve Ankara ikincisi olan “Küçük Fidan” isimli şiirinde ne diyor…

“Dün akşama doğru

Bir anne, bir baba, bir çocuk

Bir fidan diktiler küçücük

Gittiler ondan sonra

Küçük fidan etrafına bakındı

Kimseler yoktu

Sonra beni çağırdı

Koştum gittim yanına

Yüzümü sürdüm dalına…

Küçük fidan fısıldadı

“Ben küçücük fidanım,

Yakında gelişirim,

Sonra kardeş ben sana

Kitap defter olurum.”

Bilsen kardeş ne çok sevindim

Fidanımla övündüm.”

Bu değerli eserden yola çıkarak soralım.

Günümüzün eğitim anlayışı içinde ağaç ve orman sevgisi yeşerir mi?

Yeşermez.

Çünkü milli eğitim bakanlığının daha önemli işleri var.

Kitabın tam ortasından konuşayım o zaman, neden?

“Dini eğitim hevesi!”

Bakın bu konuda yanmaz kefen ürettiğini iddia ederek samimi insanların samimi duygularını istismar edip servetine servetler katan bir densiz ne diyor.

Hadisi şerifte, “Yangını gördüğünüz zaman tekbir getirin, zira tekbir onu söndürür.” buyuruluyor.

Öyleyse neden on gündür tekbir getirip şu yangınları söndürmüyorsunuz?

Ya, hainlik yapıyorsunuz ya da yine suçu masum insanlara atıyorsunuz.

Yanıtınız belli: “Aslında biz tekbir getiriyoruz ama sizin gibi laikler, açık saçık gezenler yüzünden tövbe haşa hak teâlâ yangını söndürmüyor…”

Öyleyse çok inandığınız birinin ağzı ile cevap vereyim.

“Haydi ordan, haydi ordan…”

Oysa tanrı tüm canlılara akıl, insana akılla birlikte fikir vermiş kullanın diye…

Neyse konuya dönüp devam edelim.

Sonra dönüp bakıyorsunuz yanmaz kefen üretenler gibi garip garip  anlayışa sahip insanlar milli eğitim bakanlığı ile protokoller yaparak masum çocukların tertemiz zihnini bulandırıyor.

Sonuçta sistem elbette dindar ve kindar nesil beklerken ateist ve deist nesil üretiyor.

Sonra üst akıl çıkıp açıklama yapıyor. Eğitimde bir türlü başarılı olamadık.

Olamazsınız.

Çünkü akıldan uzaksınız, fikriniz iyiye, doğruya, güzele çalışmıyor.

Çünkü bilimden uzaksınız.

Çünkü mantıktan uzaksınız

Çünkü hayatın gerçeklerinden uzaksınız.

Çünkü sizin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) Eş Başkanlığı gibi  projeleriniz, görevleriniz var.

Ey ağaç, orman, insan sevgisi kazandırması gereken MEB yanıyorsunuz çünkü ormanlar yanıyor.

Ey MEB bırakın Türkiye yüzyılı maarif modeli gibi ucube sistemin ucube modellerini ülke gerçeklerine dönün ülke gerçeklerine.

Yoksa geliyor Mansur Baba ile gelmekte olan…

Boş ver gerisini, gerisi yalan dolan…

Vesselam!

  • YAZARIN DİĞER YAZILARINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN

1964 yılında Ankara İli Kalecik İlçesinde doğdu. Çiftçi bir ailenin çocuğu. 1985 yılında mesleğe ilkokul öğretmeni olarak başladı. Türkçe öğretmeni oldu. 20 yıl okul müdürlüğü yaptı. 35 yıl emek verdikten sonra emekli oldu. Özel eğitim alanında 3 yıl müdür olarak özel sektörde çalıştı. Halen özel eğitim öğretmeni olarak görev yapıyor. Makale, inceleme ve araştırmaları Öğretmen Dünyası, ABECE, Eğitim Yaşam, Çağdaş Eğitim dergilerinde yayımlandı. Kalecik Gazetesinde 10 yıl köşe yazarlığı yaptı. Halen HANHANA isimli kültür ve sanat dergisinin editörüdür. Şiirlerini, 1. Çığlığa çağrı 2. Sensiz akşamların yorgun geceleri 3. Gökyüzüne kafa tutan sağanak; AB projesiyle gittiği Avrupa izlenimlerini, "Okulumuz Avrupa" da isimiyle kitaplaştırdı. Basıma hazır kitap taslakları mevcut. Evli, 2 çocuğu, 3 torunu var.