Yerli ve milli diyerek – Suay Karaman Yazdı

Yerli ve milli diyerek – Suay Karaman Yazdı
Yayınlama: 02.09.2024 17:14
A+
A-

Ege Denizi’nin kuzeydoğusunda Çanakkale’ye bağlı bir ilçe olan Bozcaada, bizim şirin bir adamızdır. Anakaraya 6 km uzaklıktadır, ulaşım özel bir firmanın feribotlarıyla sağlanmaktadır ve ulaşım bu yüzden oldukça pahalıdır. Adanın yüzölçümü yaklaşık 39 km2dir. Türkiye’nin üçüncü büyük adası ve köyü olmayan tek ilçesidir. Adada berrak deniziyle 12 koy bulunmaktadır ve adanın etrafında irili ufaklı 17 adacık vardır. Kış nüfusu yaklaşık 3.300 olan Bozcaada’nın yaz aylarındaki nüfusu yaklaşık 15.000 olmaktadır.

Bozcaada’nın ekonomisinde turizm, balıkçılık ve şarap üretimi başı çekmektedir. Turizm özellikle 1990’lı yıllardan sonra hızla gelişmiş ve ilçe ekonomisinde sürükleyici bir rol oynamaya başlamıştır. Bozcaada açıklarındaki deniz, Ege Denizi’ndeki balıkların mevsimsel olarak göç ettiği yollardan biri olduğu için balıkçılık yıl boyunca yapılır ve deniz ürünleri her mevsim elde edilebilmektedir. Bugün başlıca şarap üretim bölgelerinden biri olan Bozcaada’da 6 adet şarap fabrikası bulunmaktadır.

Bozcaada mimarisi, Türk ve Rum kültürlerinin izlerini taşır. Ada merkezi şu anda Cumhuriyet (Rum) ve Alaybey (Türk) Mahallesi olarak iki mahalleden oluşmaktadır. Adanın tamamı doğal ve arkeolojik sit alanı olması nedeniyle şimdilik çarpık yapılaşma görülmemektedir.

Bozcaada, 2010 yılında dünyadaki en iyi seyahat dergileri arasında yer alan Condé Nast Traveller Dergisi tarafından dünyanın en güzel ikinci adası seçildi. 2011 yılında aynı dergide Avrupa’nın en iyi 10 adası için okuyucu listesinin zirvesindeydi. 2012 yılında da aynı dergi daha az kalabalık plajları ve konaklama yerleri nedeniyle Bozcaada’yı dünyanın en iyi 8 adasından biri olarak seçti. Bozcaada’da her yıl 2-3 Eylül günlerinde bağbozumu şenlikleri yapılmaktadır.

Bozcaada’ya arabalarıyla ve turlarla akın akın gelen yerli turistin yanı sıra az sayıda yabancılar da gelmektedir. Bu şirin adada fiyatlar çok ucuz değil, ada merkezindeki ortalama fiyatlar şöyle: Çupra, Levrek 9€, Kalamar 9€, Bira 4€, Meşrubat 1,5€, İki kişi oda-kahvaltı konaklama 90€. Daha pahalı olan yerler de var. Yunan adalarıyla karşılaştırmak kolay olsun diye fiyatları € olarak yazdık. Yunan adalarındaki fiyatlar, ülkemize göre daha ucuzdur ve bizim ülkemizden daha temiz olduğu da bilinen bir gerçektir. Siyasi iktidarın tümden yanlış politikaları yüzünden ülkemizdeki fiyatlar şişirilmektedir. Bunun yanında haksız kazanç sağlamak isteyenler de bu durumu fırsata çevirmektedir.

Halk yabancı ülke görmek için ve fiyatların ucuz olması nedeniyle Yunan adalarına gitmektedir. AKP iktidarının Yunanistan ile anlaşma yaparak kapıda vize uygulamasını başlatması, ülkemizden Yunan adalarına girişi kolaylaştırdı. Vize ücreti 80€ ile 35€ feribot ücreti düşünüldüğünde yemek ve konaklama fiyatlarındaki ucuzluk havada kalmaktadır. Dış ilişkilerde “karşılıklılık” ilkesi gereğince, bizden vize isteyen ülkelerden bizim de vize istememiz gerekirken, yerli ve milli olamayan iktidarlar bu konunun üzerinde durmamaktadır. Halbuki böyle bir uygulama ile ülkemize büyük bir döviz girdisi olacağı gibi, ülkemizin prestijine de önemli bir katkı sağlanacaktır.

Bunların yanında Yunanistan bizim 22 adamızı işgal etmişken, ülkemize sürekli kin akıtırken, milli marşlarının sözlerinde Türk düşmanlığı ve nefreti anlatılırken böyle bir ülkeye gidip, döviz kazandırmak pek doğru değildir. İşte yerli ve milli olmak, burada önem kazanmaktadır. Yunan adalarına gidilebilir ama bunları da düşünmek gerekir.

Bilinen bir gerçek siyasi iktidarın yerli ve milli söyleminin de içinin boş olduğudur. Yerli ve milli diyerek, hiç üretim yapmadan sadece tüketerek ve özelleştirme adı altında ülkemizin kaynaklarını kurutanlar, bugünkü sürecin sorumlularıdır. İşte yaşadığımız sıkıntılar gerçekten yerli ve milli olamamanın sonucudur. Yerli ve milli olmak ülkeyi sevmekle başlar.

Ülkemizde, devletin temel sorunları ile ilgilenip, fikir üretebilecek yurttaşlar yerine genellikle tüketim özentili, bireyci ve çıkarcı kişilikler oluşmaktadır; işte bu durum endişe yaratmaktadır. Her birimiz yeni baştan ve ilk yola çıktığımız noktadan bakarak, yine dünyanın çağdaş, saygın ve kalkınan ülkelerinden olabilme yolunun açılması için yeni bir ‘akıl’ geliştirmek zorundayız. Tüm bu sorunları aşmak için çok çalışmalıyız ve birlik olmalıyız. Serbest piyasa ekonomisi ile bu işlerin düzelmeyeceği belli olmuştur. Ulusal ekonomi ile her konuda ulusal kalkınma gereklidir; üretim şarttır ve özellikle eğitim de şarttır. Eğitim, milli şuurun gelişmesine de katkı sağlayacaktır.

Yurt dışını görmenin yeni ufuklar açacağı şüphesizdir; bilgi, görgü, kültür ve dünya görüşü için önemlidir. Ancak her köşesi ayrı güzellikte olan ülkemizi yeterince tanıyor muyuz?

Azim ve Karar

13 Temmuz 1959 tarihinde İstanbul’da doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini Ankara’da tamamladı. Jeoloji Mühendisliği Bölümü (1983) ve İşletme Bölümü (1998) mezunu. Lisans üstü çalışmalarını Trafik Planlaması ve Uygulaması anabilim dalında (2002) ve Hayvancılık İşletme Ekonomisi anabilim dalında (2003) tamamladı. 1983-1985 yıllarında ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak çalıştı. 1986-1987 yılları arasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda yedek subay olarak askerlik görevini tamamladı. 1988-2006 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi’nde Öğretim Görevlisi olarak çalıştı. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi’nde Öğretim Görevlisi olarak çalıştı. Gazi Üniversitesi’nin bölünmesiyle 2018 tarihinden beri Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nde Öğretim Görevlisi olarak çalışmaktadır. 1993 yılında “Bilgisayara Giriş ve Basic” ile “Fotogrametri” kitaplarını yayınladı. Mart 2019 tarihinde “İnadına Cumhuriyet” adlı kitabını yayınladı. Kasım 2021 tarihinde “Türkiye Uçuyor” adlı kitabını yayınladı. Bir süre Cumhuriyet ve Ulus Gazeteleri ile Türkiye Sorunları Dergisi’nde yazı yazmıştır. Kasım 2005-Haziran 2020 tarihleri arasında İlk Kurşun Gazetesi’nde her hafta yazıları yayınlanmıştır. Halen Azim ve Karar Sitesinde yazı yazmaktadır. “Parçalanma Dil İle Başlar” makalesiyle, Dil Derneği tarafından 26 Eylül 2016 tarihinde 84. Dil Bayramı Onur Ödülü’ne layık görülmüştür. Atatürkçü Düşünce Derneği’nin eski Genel Sekreteri’dir. 1961 Anayasası ve Çağdaş Demokrasi Vakfı’nın Başkanı’dır. Halen Tüm Öğretim Elemanları Derneği’nin (TÜMÖD) Genel Sekreteri’dir. Evli ve iki çocuk babasıdır.
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.