Eski ve Yeni Türkiye | Cem Ayaz Yazdı

Eski ve Yeni Türkiye | Cem Ayaz Yazdı
Yayınlama: 10.05.2023 21:10
A+
A-

Geçmişin, en azından benim çocukluk yıllarımın zamanından bir dükkan.
Bir berber dükkanı.
İnönü’yü, Menderes’leri görmüş, Demirel Ecevit’leri de elbette.
Ne yazıktır ki, bugünküleri de…İçeri giriyorsunuz ve eski kelimesi tam anlamıyla kucaklıyor sizi. Koltuklar, ayna, duvardaki renkleri solmuş çerçeve, kendi solmuş fotoğraflar tezgah üstünde. Askılar, sandalyeler tıraş malzemeleri hep 60’lardan kalma. Camekanında “Hair Style” veya “Barber Shop” yazmıyor elbette. Güzel Türkçemiz pek revaçta o eski Türkiye’de. Siyah zemin üzerine sarı yaldızlı “Bismillahirahim” yazısı. Küçük perdeleri dantelden. Radyo köşeden köşeden kulağınıza sanat müziği fısıldıyor her seferinde.

Hatırlıyor musunuz?
İlk veya ortaokulumuza yürüyerek giderdik eskilerde. Siyah önlük artık sıradan bir anımsatma onu geçiyorum. Önemli olan husus, okullarımıza yürüyerek gidiş, gelişlerimizdi bence. Çünkü, her mahalle veya her köyde yürüyüş devletin okulu kısa, orta birer yürüyüş mesafesinde.

Üniversite mi?
Onlar elbette, büyük büyük şehirler veya il merkezlerinde. Şimdiki gibi apartmandan üniversiteler de yoktu tabi ama okullar okul, üniversiteler, üniversiteydi geçmişte.

Kimse kusura bakmasın lütfen. İstisnalar artık görünen o kaideyi de bozmayacak hallerde. İlkokuldan ta yüksek öğrenime, öğretmenler de öğretmendi çok öncesinde.
Öğrenciler mi?
Elbette ki, müşteri değildi son tahlilde.

Hastalanırsınız, hükümet tabibi vardı. Olmadı sağlık ocağı, gülümseyen hemşireler. Dayak yemeyen, beş dakikalık muayene baskısına maruz bırakılmayan hekimler bir de hepsine saygı duyan bir halk vardı hastane önlerinde.

Şimdilerde, öyle şehirlerin kilometrelerce uzağında “Şehir Hastanesi” adı verilen o şehirden uzak koca koca binaların muayenehane kapılarında adımız yazmasına yazıyor da hani, ne randevu alabilir, ne doktor bulabilir, ne tahlil yaptırabilirsin bugünlerde. Hani ölmez  de kalırsanız ne mutlu, ki ay, üç sonraya sıra bulabilirsiniz bu düzende.  Yani anlayacağınız doktor kapılarında adımız yazmıyordu ama müşteri de değildik hastaneler önlerinde…

Şimdi mi?
Okulda müşteri, hastanede müşteri hatta yetmez ama evet askerde de müşterisiniz bir bakıma.

Askerlik dedik de, o konuyu hiç sormayın. Ne güzel günlermiş meğer. Varlığımız ve birliğimizin teminatı ordumuz… Her Türk asker doğardı ya o zamanlar? Şimdilerde bedelli doğuyor bakınca. Bankalar bile kredi veriyor Mehmetçik, pardon Mehmet Bey’lere.

Ellere kına yakma adeti kaldı mı bilmiyorum. Kaldı ise o kına dahi taptaze duruyor evlere dönüldüğünde.
Askerlik angarya bir mesele oldu nicedir. Derler ya hani?
Vatan görevi, adet yerini görsün düzleminde…

Patates, soğan, domates sokak sokak seyyar satıcıların seslerinde. Bugünkü gibi otuz, kırk lira değil tabi, ederi kadardı kefeli terazilerde. Her bakkal rafında “Türk malı” ibareli ürünler, market, şarküteri hak getire. Demek ki bakkalın markete evriminde “Türk malı ibaresi” bir ırkçı söylem olacak ki kaldırılmış oldu nicedir etiketlerde…

Kırat gider, Altıok gelirdi yönetime. Necmettin hoca kadayıfın altının derdinde. Bozkurtlar vardı hani, bıyıklar aşağı doğru. “Türk milleti” diyebiliyorlardı o günlerde. Şimdilerde saray ve saltanat derdinde.

Apocular o günlerde de vardı bugünde. Mahalle, köy basarlar, bebek katlederlerdi vahşice. Şimdilerde onlarda “bu demokrasi tramvayının duraklarında” yöntem ve şekil değistirdiler incelendiğinde. Dağda olanları var, Düz ovada siyasetçilik oynayanları da. Gravat pkklılar bana göre. Son halleri pek bir demokratik hani. Yeşil işçi tulumu giyip bildiğiniz Pkk idealleri ile dolaşıyorlar köyde, kentte.
Yeni yetme gençlerde oltalarındadır, barış hak eşit yurttaşlık getireceklerini memlekete. Türk ‘süz Türkiyeli bir Türkiye’yi hedefliyorlar görünürde. Bu emperyalizmin gören de var görmezden gelip destekleyende.

Pazar günü Türk halkı sandığa gidiyor. Demokrasinin olmazsa olmaz durumu. Kendilerini yönetmeye talip olanlara yetki verecekler. Özgür irade. Ha yine, trafoya kedi girer de atı alan Üsküdar’ı geçer mi onu bilemem. Ha yine, YSK “Tam kanunsuzluk oluşmadı” der mi, onu da bilemem.

Hani İstanbul seçimlerinde yaşadığımız gibi “Hiç bir şey olmadıysa da bir şeyler olmuştur” diye seçimi yeniletir mi? Her şey mümkün.
Her şey mümkün bu memlekette…

Neyse;
Cumhuriyet fikri hür vicdanı hür nesiller ister bizlerden. Üstünlerin değil hukukun üstünlüğü birde. Yaşayıp göreceğiz son tahlilde.

Eski Türkiye’deki bir berber dükkanının tasviri  ile başlamıştı satırlarım ve sonrası nereden nereye…
Yaradan ve Türk evladı, Türk vatanı ve Türk milletini korusun bu zor günlerin geçiş ve bitiş sürecinin eşiğinde…

Atatürk ile kalın.
Selam ile…